Herkesin çok sık duyduğu ama özel bir araştırma yapmadıysa hakkında pek bir bilgiye sahip olmadığı bir süreç 28 Şubat.
Post-modern Darbe olarak adlandırılan bu süreçte gerçekten neler olmuştu?
28 Şubat için ‘darbe’ ifadesini kullanmak ne kadar doğru olur?
Neler yaşandığını içeriğimizde anlattık
SORU 1: 28 Şubat 1997’de ne oldu? 28 Şubat 1997, Milli Güvenlik Kurulu Toplantısı’nın yapıldığı tarih.
Bu tarihte Refah Partisi ile Doğru Yol Partisi’nin birlikte kurdukları Refah Yol hükümeti iktidardaydı.
Türk Silahlı Kuvvetleri, Refah Partisi’nin başını çektiği iktidarın laik cumhuriyet için tehdit ve tehlike oluşturduğunu düşünüyordu.
Bundan dolayı 28 Şubat tarihinde düzenlenen Milli Güvenlik Kurulu Toplantısı’nda askerler, İrtica ile mücadele kapsamında hükümetten bir dizi talepte bulundular.
Bu talepler ‘öneri’ niteliğinde değil ‘beklenti ve istek’ olarak tanımlandı. Bu da askerin hükümete direkt müdahalesi olarak yorumlandı.
28 Şubat’tan üç buçuk ay sonra Başbakan Necmettin Erbakan, görevinden istifa etti.
SORU 2: Askerler, 28 Şubat’taki toplantıda hükümetten hangi taleplerde bulundular? Askerlerin MGK’da Başbakan Erbakan’dan kesin olarak uygulanmasını istedikleri kararlar şunlardı:
8 yıllık kesintisiz eğitime geçilmesi, Kur’an kurslarının Diyanet İşleri Başkanlığına bağlanması, kaçak kursların önlenmesi, tarikatların faaliyetlerine son verilmesi, kılık kıyafet yasasının ödünsüz uygulanması, yeşil sermayeye kısıtlama getirilmesi, irtica nedeniyle ordudan atılanları savunan ve orduyu din düşmanıymış gibi gösteren medyanın kontrol altına alınması, Atatürk aleyhindeki eylemlerin cezalandırılması.
9 saat süren MGK’da Başbakan’dan bu kararların tamamının uygulanması istendi. Erbakan ise kararları hemen imzalamayıp biraz daha çalışalım dedi.
SORU 3: 28 Süreci için neden “Post-Modern Darbe” tanımı kullanılıyor? Türkiye Cumhuriyeti tarihinde askeri müdahaleler geçmişte hep silahlı müdahale şeklinde oldu.
1960 ve 1980’de Türk Silahlı Kuvvetleri, bütünüyle yönetime el koyarken 1971’de ise muhtıra yayınlayarak iktidarın istifasını sağladı.
28 Şubat 1997’de ise askerin yönetimi kendi üstüne alması veya iktidarı görevden el çektirmesi söz konusu olmadı. Asker bu tarihte, hükümetin uygulamasını istediği kararları açıkladı.
Bundan dolayı 28 Şubat 1997 için direkt darbe değil dolaylı darbe ifadesi tercih ediliyor. 28 Şubat’ın bir darbe olduğunu savunanlar ise bu düşüncelerini, Başbakan Erbakan’ın bu sürecin sonunda istifa etmesine bağlıyor.
Bir diğer görüşe göre ise 28 Şubat bir darbe olarak tanımlanamaz. Zira bu tarihte askerin hükümeti devirme tutumu değil hükümete telkinde bulunma tavrı gerçekleşti.
SORU 4: 28 Şubat, yaşandığı dönemde bir darbe olarak tanımlanıyor muydu? 28 Şubat Süreci, o yıllarda bir darbe olarak tanımlanmadı. Askerin anayasal görevini yerine getirdiği, cumhuriyet devrimlerini ve laiklik ilkesini koruduğu şeklinde değerlendirildi.
O dönemde iktidarda bulunan Başbakan Necmettin Erbakan ve Başbakana Yardımcısı Tansu Çiller de o dönemde verdikleri demeçlerde askerin kendilerine darbe yaptığına dönük bir ifade kullanmadılar.
Süreç, belli bir güne sıkışmayıp uzun bir döneme yayıldığı için kamuoyunda da bir ‘darbe’ algısı oluşmadı.
Bu konu, özellikle 2010’lu yıllarda gündeme geldi ve darbe iddiaları kapsamında değerlendirildi.
SORU 5: 28 Şubat Davası nasıl başladı? Bu davada kimler yargılanıyor? 2 Eylül 2013 tarihinde, 28 Şubat Süreci’ne yönelik bir dava açıldı. Bu davanın iddianamesinde ‘‘Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini cebren devirmeye, düşürmeye iştirak’ ifadeleri kullanıldı.
Davayı açan savcı Mustafa Bilgili, 15 Temmuz Darbe girişimi sonrası FETÖ üyesi olduğu isnadıyla tutuklandı ve 17 yıl ceza aldı.
Buna rağmen, 28 Şubat Davası devam etti.
19 Ağustos 2021’de Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi 14 sanık hakkında müebbet hapis cezası verildi. Ceza alan eski askerler, 1997 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademesinde yer alan üst düzey isimlerdi.
Bu sanıkların bir kısmı günümüzde 80 yaşının üstünde olmalarına rağmen tutuklu kalmaya devam ediyorlar, bir kısmı ise ‘kocama’ sebebiyle cezaevinden çıktılar.