Kathleen Folbigg ismi dünyanın diğer yerlerinde yaşayanlara pek bir şey ifade etmiyor ama ülkesi Avustralyalılar onu “en kötü kadın seri katil …
Kathleen Folbigg ismi dünyanın diğer yerlerinde yaşayanlara pek bir şey ifade etmiyor ama ülkesi Avustralyalılar onu “en kötü kadın seri katil” olarak epey iyi tanıyor.
2003 yılında 4 çocuğunu da farklı zamanlarda boğarak öldürdüğü suçlamasıyla 40 yıl hapse mahkum edilen Folbigg, mahkeme süresince masum olduğunu savunmuş ve çocuklarının dördünün de ani bebek ölümü sendromu nedeniyle hayatını kaybettiğini öne sürmüştü. Jüri bu savunmaya inanmadı, Folbigg’in günlüğüne yazdığı şüpheli satırları çocuklarını öldürdüğüne dayanak kabul etti. Ama aradan geçen 18 yılda bilim, Folbigg’i haklı çıkarmış gibi görünüyor.
Dünyanın çeşitli yerlerinden ve farklı disiplinlerden 90 bilim insanı, genetik bilimindeki son teknolojileri kullanarak çocukların dördünün de doğal sebepler nedeniyle hayatını kaybettiğini ortaya koydu. Aralarında Nobel ödüllü iki bilim insanı da bulunan grup, New South Wales eyaletinin valisine bir mektup göndererek, Folbigg’in derhal affedilerek serbest bırakılmasını ve yapılan adli hatadan en kısa zamanda dönülmesini talep etti.
Avustralya yargısı bu tür kararların geri döndürülmemesiyle ünlü. O nedenle “Folbigg serbest kalacak mı?” sorusuna yanıt vermek şu aşamada çok zor. Ancak sonuç ne olursa olsun şu an 53 yaşında olan Folbigg’in New York Times tarafından dünya gündemine taşınan hikayesi, romanlara ve filmlere taş çıkartacak cinsten…
BEBEKKEN ANNESİNİ, ANNE OLUNCA BEBEKLERİNİ KAYBETTİ
Kathleen, neredeyse doğduğu andan itibaren berbat koşulların içine düştü demek yanlış olmaz. Daha 18 aylıkken annesi bir maddi problem yüzünden evi terk etti. Sarhoş babası 1968 yılında Sidney’de bir sokak ortasında annesini bıçaklayarak öldürdü. Folbigg, tam 28 yıl sonra kaleme aldığı günlüğünde “Belli ki ben de babamın kızıyım” ifadesini kullanıyordu.
O tarihte, yani 1996’da, Craig Folbigg isimli bir madenciyle evli olan Kathleen, işçi sınıfının yoğun olarak yaşadığı Newcastle banliyösünde oturuyordu. Craig ve Kathleen çifti o güne kadar üç kez çocuk sahibi olmuş ama çocukların hepsi daha bebekken hayatlarını kaybetmişti.
İlk çocukları Caleb, 20 Şubat 1989’da daha 19 günlükken yaşamını yitirdi. Doktorlar Caleb’in ölüm nedenini ani bebek ölümü sendromu (ABÖS) olarak tespit etti. (‘Beşik ölümü’ olarak da bilinen ABÖS, literatürde daha önce herhangi bir sağlık problemi saptanmayan 1 yaşın altındaki bebeklerin beklenmeyen, sebebi açıklanamayan ölümü olarak tanımlanıyor.)
İkinci çocuk Patrick, Caleb’den neredeyse 2 yıl sonra 8 aylıkken öldü. Ölüm belgesinde çocuğun görme engelli ve epilepsi hastası olduğu ve nefessiz kalıp boğularak öldüğü yazılıydı.
Çiftin üçüncü çocukları ise bir kızdı: Sarah, 30 Ağustos 1993 günü 10 aylıkken hayatını kaybetti. Ölüm nedeni kayıtlara yine ABÖS olarak geçti.
Son çocuk Laura ise Mart 1999’da 18 aylıkken hayatını kaybetti. Laura’nın ölüm belgesinde sebep başlığının altında “tespit edilemedi” yazıyordu.
EŞİ GÜNLÜĞÜNÜ OKUYUNCA…
Folbigg ailesi korkunç bir trajedinin içindeydi ama olaylar Craig Folbigg’in eşinin günlüğünü okumasıyla bambaşka bir yola girdi. Günlükte Kathleen’in “Sarah biraz yardımla gitti” cümlesini gören Craig, çocuklarını öldürdüğünden şüphelendiği eşini polise şikayet etti.
Polis sorgusunda Kathleen, bu satırları genç bir annenin öfkesi ve çaresizliğiyle yazdığını söylerken söz konusu cümledeki kastının ise Tanrı’nın bebeğini yanına almış olmasına dair umut olduğunu belirtti.
Yargılama süreci esnasında bebek Laura’nın ölüm nedeni için “tespit edilemedi” kararını veren Doktor Allan Cara, mahkeme tarafından uzman tanık olarak dinlendi. Cara, aynı aileden dört çocuğun bu şekilde ölmesinin daha önce karşılaşmadığı bir vaka olduğunu belirtti. Cara, bu konuda herhangi bir bağımsız veri sunmasa da savcılık aynı aileden 4 bebeğin 10 yıllık bir dönemde aralıklarla ölümünün çok nadir bir durum olduğunu kabul etti.
Savcılardan biri kapanış konuşmasında iddialarını, “Tıp tarihinde böyle bir olay asla ama asla görülmemiştir. Burada bırakın makul şüpheyi gülünç bir durum var” sözleriyle özetledi.
Jüri de savcılıkla aynı fikirdeydi. Yargılandığı sırada 35 yaşında olan Kathleen Folbigg, Patrick, Sarah ve Laura’yı kasten, Caleb’i ise kazara öldürmekten suçlu bulundu. Hakkındaki karar açıklanırken gözyaşlarına boğuldu.
ÇOK NADİR GÖRÜLEN BİR MUTASYON KEŞFEDİLDİ
O zamandan beri hapiste olan Kathleen Folbigg’in serbest kalması için çalışan bilim insanlarının ilk yaptığı şey kanıtları yeniden incelemek oldu. Her şeyden önce şu fark edildi: Ölenlerin kasten nefessiz bırakılarak boğulduğuna dair en ufak bir kanıt yoktu. Dahası bebeklerin hiçbiri öldükleri sırada sağlıklı değildi. Son çocuk Laura hayatını kaybettiği sırada bir solunum yolları enfeksiyonuyla savaşıyordu. Hatta otopsi sırasında kalbinde enflamasyon olduğu da keşfedilmişti. Bu detaylar Folbigg’in serbest affedilmesini savunan dilekçede de yer aldı.
Bütün ipuçları ışığında, Folbigg’in avukatları, genetik uzmanlarından vakaları incelemelerini talep etti zira ailenin yaşadıklarının bir genetik mutasyonla açıklanabileceğini düşünüyorlardı.
Canberra’da bulunan Avustralya Ulusal Üniversitesi’nden immünoloji uzmanı Carola Vinuesa ve ekip arkadaşı Todor Arsov, Folbigg’in 8 Ekim 2018’de cezaevinden verdiği onay üzerine kadının genomunu sekanslamayı kabul etti. Ortaya çıkan sonuç akıllara durgunluk verecek seviyedeydi: Kathleen Folbigg’in CALM2 adı verilen geninde çok nadir görülen bir mutasyon bulundu.
CALM2 MUTASYONU NE DEMEK?
Kalmodulin proteinin salgılanmasında görevli olan üç CALM geni bulunuyor. Bu genlerden herhangi birinde yaşanan bozukluklar, kalp krizine yol açan aritmilerin yanı sıra bebek ve çocuklarda ani ölümlere yol açabiliyor.
Profesör Vinuesa, New York Times’a yaptığı açıklamada dünyada bilinen sadece 75 patojenik (hastalık yapan) CALM mutasyonu vakası olduğunu, bunların bazılarının da semptom göstermeyen ebeveynler olduğunu belirtti. Ancak bu 75 vakanın en az 20’sinde çocuklar hayatını kaybederken, diğer birçok vakada da kalp krizleri görüldü. Özellikle adrenalin seviyesini yükselten tetikleyicilerin bulunduğu vakalarda kalp krizi riski daha da yüksekti. Nitekim Laura’nın öldüğü sırada solunum yolları enfeksiyonunun tedavisi için aldığı ilaç da bir tür adrenalin tetikleyici olan psödoefedrin içeriyordu.
Dört bebekten de doğumlarının hemen sonrasında alınan kan ve doku örneklerini inceleyen genetikçiler, Sarah ve Laura’da da annelerindeki genetik mutasyonun aynısının bulunduğunu keşfettiler.
RESMİ SORUŞTURMA BAŞLATILDI AMA SONUÇ VERMEDİ
Bu noktada Folbigg’in avukatları davaya dair bir resmi soruşturma yürütülmesini sağlamayı başardı. 2018 sonu 2019 başında görülen duruşmalarda, ifade veren Vinuesa, mahkemeye genetik detayları içeren bir dizi rapor sundu. Ancak yeni kanıtlar da pek kabul görmedi.
Kanıtların ciddiye alınmadığını fark eden Vinuesa, Milano’da yaşayan dünyaca ünlü kardiyoloji ve kardiyo genetik uzmanı Prof. Peter Schwartz’a başvurdu. Schwartz’dan gelen cevap ümit vericiydi. Ünlü doktor, ABD’de bir ailenin iki çocuğunda da aynı genetik mutasyon olduğunu belirterek çocuklardan birinin kalp krizi nedeniyle öldüğünü diğerinin ise kriz geçirdiğini ifade etti. Schwatrz, bulgularını bir mektup yoluyla Avustralya’daki mahkemeye de iletti.
Temmuz 2019’da yargıç bir karar verdi. Yeni kanıtları incelediğini ancak Folbigg’in günlüğündeki satırları oldukça ikna edici bulduğunu ifade eden yargıç, kadının suçluluğunu sorgulamak için makul şüphesi olmadığını bildirdi.
Ancak bilim insanları halen pes etmiş değiller. Aralarında dünyaca ünlü CALM mutasyonu uzmanı Profesör Michael Toft Overgaard’ın da bulunduğu çok sayıda uzman, bulgularını hakemli bir bilim dergisi olan EP Europace’e gönderdi. Makale 17 Kasım 2020’de yayınlandı.
DİĞER ÇOCUKLARDA DA MUTASYONLAR BULUNDU
Diğer yanda bilim insanları Caleb ve Patrick’in genomlarında da farklı nadir varyantlar bulunduğunu tespit etti. Söz konusu varyantların fareler üzerinde yapılan çalışmalarda erken dönem öldürücü epilepsi nöbetlerine yol açtığı bulunmuştu.
Tıbbi kanıtların Folbigg’in masumiyetini gösterdiğinde hemfikir olan bilim insanlarının sayısı 90’a ulaştı. Vali’ye gönderilen mektubu imzalayanlar arasında Profesör Schwartz, Avustralya Bilimler Akademisi Başkanı John Shine ve 2009 Nobel Tıp Ödülü’nün sahibi Elizabeth Blackburn de bulunuyor.
Vinuesa ise New York Times’a yaptığı açıklamada, “Kathleen affedilirse onun için çok mutlu olacağız. Bu durum hukuk sisteminin bilimi ciddiye alması gerektiğine dair de çok güçlü bir mesaj olacak” diye konuştu.
Not: Bu haber New York Times’ın 9 Mart 2021 tarihli “She Was Imprisoned for Killing Her 4 Children. But Was It Their Genes All Along?” haberinden derlenmiştir.