Dikkat, beyniniz biraz uyuşabilir. Türkçeye “Ayakkabı Bağı Paradoksu” olarak çevrilen bu paradoks, geçmişe olan yolculukları konu alıyor …
Türkçeye “Ayakkabı Bağı Paradoksu” olarak çevrilen bu paradoks, geçmişe olan yolculukları konu alıyor.
Bir örnek üzerinden gidelim.
Senin bir bilim insanı olduğunu varsayalım. Bir gün çalışma odanda oturmuş, zaman makinenin taslağında bir türlü ilerleme kaydedemeyişinin verdiği dibe vurmuşlukla kendini sosyal medyaya vuruyor ve Instagram’da her gördüğün fotoğrafa seri beğeni atıyorsun.
Tam o esnada, odana sana bir hayli benzeyen, ancak senden biraz daha yaşlı olan bir kişi adeta ışınlanıyor. Gelin aranızda şöyle bir diyalog geçtiğini varsayalım: +Sen kimsin?
-Ben senim de, o Instagram mı? Evleneceğin kişiyle oradan tanışacağını biliyor muydun, belki de az önce onun fotoğrafını beğendin.
+Ne, kim?
-Sakin sakin, evde kalıyorsun maalesef. En azından 35 yaşına kadar böyle, sonraki yıllara daha gitmedim.
+1 dakika… Zaman makinesi?
-Evet. Bak şimdi, zamanım az. Zaman makinesini icat etmeyi başardın. Bunlar da zaman makinesinin tamamlanmış taslakları. Bunları al, birebir gerçeğe dönüştür, zaman makinen hazır! Bütün dünya zekana saygı duyacak. Hadi kaçtım…
Şimdi bir dakika durup buradaki sorunu düşünürseniz, aslında paradoksun kaynağını çok iyi anlayabilirsiniz. Zaman makinesini verilen taslaklara göre tamamlayıp gerçeğe dönüştürdünüz, dünya zekanızla gurur duyuyor. Gerçeğiyse sadece siz biliyorsunuz: Zaman makinesini aslında siz üretmediniz, taslaklar size verildi. Peki zaman makinesini üreten siz değilseniz, taslaklar size gelecekten geldiyse, gelecekteki haliniz taslaklara nasıl ulaştı?
Hemen bir örnek daha verelim: Einstein bir gün odasında huzurlu huzurlu otururken, odasına bir adam ışınlanır. Einstein’a “Görelilik teorisini bulan kişi sensin, çalışmalarına hayranım. Zaman makinemle görelilik teorisini ilk bulduğun ana gidecektim, ama yanlışlıkla bu yıla denk geldim.” der ve daha sonra henüz teoriyi bulmamış olan Einstein’a, aslında Einstein’ın yazmış olduğu makaleyi verir. Sonrasında da bunu hemen kendininmiş gibi yayınlamasını, çünkü zaten kendisinin olduğunu söyler. Einstein, bu makaleyi kendisininmiş gibi yayınlar; ancak içi hiçbir zaman rahat etmez. Çünkü makaleyi yazan kendisi değildir, ona başka birisi vermiştir. Peki Einstein makaleyi kendi yazmadıysa, odaya gelen adam neden Einstein’ın yazdığını söylemiştir? Makaleyi yazan aslında kimdir?
Dizi ve filmlerde de bu paradoksa örnekler görebiliyoruz. Örneğin Doctor Who’nun The Big Bang bölümü. Bu bölümde Doktor sadece sonik tornavida ile açılabilen Pandorica adlı bir kutuya hapsedilir. Doktor gelecekten gelerek Rory’ye sonik tornavidasını verir ve ondan Pandorica’yı açıp kendisini kurtarmasını, yerine de Amy’yi, Amy’nin cebine de tornavidayı koymasını ister. Doktor geleceğe gider ve çocuk-Amy’yi Pandorica’nın sergilendiği müzeye gelmesi için ikna eder, çocuk-Amy’nin Pandorica’ya dokunması ile kutu açılır. Doktor, Amy’nin cebinden tornavidayı alır ve geçmişe gidip onu Rory’ye verir. Bu durumda, tornavida ilk nereden gelmiştir? Bunun dışında Back to The Future filmindeki Johnny B. Goode parçası da bir Bootstrap paradoksu sayılabilir. Marty’nin zamanında şarkı çoktan yazılmış ve meşhur olmuştur, Marty şarkıyı bu yüzden bilmektedir. Fakat Marty şarkıyı baloda çaldığında şarkı henüz yazılmamıştır ve Chuck Berry şarkıyı, müzik grubunun üyesi olan kuzeni ona dinletince öğrenir. Bu durumda şarkıyı ilk kimin yazdığı anlaşılamamaktadır.
Paradoksun işlendiği bir diğer beyin yakan film de Predestination. Bir gün bir yetimhaneye bir kız çocuğu bırakılır. Yetimhanedekiler bu çocuğa Jane adını verirler ve büyütürler. Jane, bir gün okulda Jim adlı bir adamla tanışır, aşık olurlar; fakat sonra tartışır ve ayrılırlar, ancak Jane hamiledir. Çocuğu doğurur ancak aynı akşam birisi hastaneye girip çocuğu çalar. Jane ise çok hastalanır ve tek çare olarak doktor, Jane’i kurtarmak için onu bütünüyle erkeğe çeviren bir operasyon yapar. Jane, Jim adını alır. Bir gün barda birisiyle kavgaya girişir ve dayak yer, barmen yanına gelir ve der ki, “Bu zamanda mutlu değil gibisin, benim bir zaman makinem var, geçmişe gitmek ister misin?”. Jim geçmişe gider ve orada Jane adlı bir kızla tanışır, aşık olur ama sonra ayrılırlar. Bir gün Jane’ in bebeği olduğunu öğrenir, gizlice gidip hastaneden çocuğu çalar ve zaman makinesiyle daha da geçmişe giderek onu bir yetimhaneye bırakır. Daha sonra zaman geçer ve birkaç iş değiştirdikten sonra barmen olur. Bir gün dayak yiyen Jim ile karşılaşır ve yanında gidip der ki: ‘Bu zamanda mutlu değil gibisin, benim bir zaman makinem var, geçmişe gitmek ister misin?”
İşte paradoks, tam olarak böyle. Açıklaması zor, kavraması zor. Akla gelen en güçlü açıklama ise şu: Zaman yolcusu, elindeki bilgi veya nesneyle geçmişe gittiğinde, Einstein’ın aslında genel göreliliği bulmadığı bir paralel evrene geçiyor. Makalenin yazarı, zaman yolcusunun evrenindeki Einstein. Zaman yolcusunun gittiği evrendeki Einstein ise, paralel evrendeki halinin başarısıyla başarılı olacak olan şanslı bir birey. Peki sizin bu beyin yakan paradoksa bir açıklamanız var mı? Yorumlarda paylaşmayı unutmayın!