İmamoğlu: Hiç kimse, bir kenti tek başına yönetebilecek olağanüstü yeteneğe sahip değildir

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Toplumsal Demokrasi Vakfı (SODEV) Mahallî İdareler Okulu’nun kapanış dersini verdi.

İmamoğlu, internet üzerinden çevrimiçi gerçekleştirilen aktiflikte, “Yerel İdarelerde İştirakçi Düzenekler ve Süreçler” bahisli bir konuşma yaptı. “Bir kentin, düzgün ve hakikat yönetilip yönetilmediğini anlamak için idareye iştirak seviyesine bakmak yeterlidir” diyen İmamoğlu, “Bir kent, fakat içinde yaşayanların kente dair aidiyet hisleri güçlü ve derin ise, meselelerini çözebilir. Lakin bu sayede gelişip, ilerleyebilir. Yöneticiler, çok pahalı bilgi ve marifetlere sahip olabilirler. Ancak hiç kimse, kent üzere karmaşık bir toplumsal organizmayı tek başına yönetebilecek kadar harika bir yeteneğe sahip değildir. Hiçbir kent, tek bir seçici ve karar verici iradenin hakim olduğu kadar gri olamaz” halinde konuştu.

“Yol göstericim; Atatürk’ün vatandaşı dinleyen fotoğrafı”

İstanbul üzere metropollerin, birbirinden farklı insanlardan oluştuğuna vurgu yapan İmamoğlu, “İyi bir yöneticinin sahip olması gereken en değerli yetenek, toplumun kendi kendini yönetme kanallarını açabilmesi, bireyleri ve kurumları bu yolda özendirip, hareketlendirmesidir. Bunun birinci adımı da insanları dinlemekten geçer; her renkten, her inanıştan, her kökenden, her cinsiyetten ve her gelir kümesinden insanı dinlemekten…” sözlerini kullandı. İmamoğlu, bu husustaki yol göstericisinin, Atatürk’ün bir vatandaşı dinlerken görüldüğü fotoğraf olduğunu belirtti. İBB olarak, vatandaşı dinleyerek ortak aklı oluşturmak ve bu halde yurttaşları karar alma süreçlerine katmak konusunda büyük çaba gösterdiklerinin altını çizen İmamoğlu, bu süreci şu sözlerle özetledi:

 “İBB idaresini şeffaf hale getiriyoruz”

“Önemli hususlarda, ilgili bütün kısımların iştirakiyle çalıştaylar düzenledik, düzenliyoruz. İBB’nin 5 yıllık stratejik planını, 300 bine yakın vatandaşımızın onayladığı süreçler ve düzeneklerle yaptık. İstanbul’un meydanlarının dizaynını belirlemede olduğu üzere, yüz binlerce İstanbullunun katıldığı halk oylamaları, anketler ve araştırmalar yapıyoruz. İBB Meclisi toplantılarını internet üzerinden canlı yayınlamak üzere tekniklerle, İBB idaresini şeffaf hale getiriyoruz. İstanbul Gönüllüleri üzere modellerle, belediye hizmetlerine istekli iştirak imkanlarını ısrarla idare süreçlerimizin içinde tutuyoruz.”

“Siyasi ve toplumsal kutuplaşmanın bütün kirli tortularından ruhumuzu kurtarmalıyız”

Yakın bir gelecekte, tüm dünyaya örnek olacak dijital ve taşınabilir bir sistemle yeni jenerasyon bir modele imza atacakları muştusunu veren İmamoğlu, demokratik katılımcılığın her şeyden evvel bir kültür problemi olduğuna dikkat çekti. “Katılım kültürünün gelişip güçlenmesi için, öncelikle siyasi ve toplumsal kutuplaşmanın bütün kirli tortularından ruhumuzu kurtarmalıyız” diyen İmamoğlu, “Herkes, ancak bilhassa de ülkeleri, kentleri yönetenler, kimseyi ötekileştirmeden, bütün farklılıklara hürmet duyarak, herkesin aklını en az kendi akılları kadar pahalı ve yasal kabul ederek işlerini yapmak zorundalar. İnsan kelam konusu olduğunda, bir işin nasıl yapıldığı, yapılan şey kadar değerlidir. ‘Senin ne hissettiğinin yahut ne söylediğinin hiç ehemmiyeti yok. Ben zati bütün fedakarlıkları üstleniyor ve senin için her şeyin en uygununu yapıyorum’ diyerek yapılan şeyden kimseye fayda gelmez. Bu yaklaşımla, kalıcı tahliller, sürdürülebilir muvaffakiyetler elde edilemez” sözlerini kullandı.

“Siyaseti, siyasetçiyi ve yöneticiliği kutsallaştırmaktan vazgeçmeliyiz”

Kentlerin, makul bölümlerin değil, tüm toplumun hak ve çıkarlarını gözeten bir anlayışla yönetilmesi gerektiğine vurgu yapan İmamoğlu, bunun için gerekli koşulları ise, “Kutuplaştırıcı lisan ve hallerden kesin olarak uzak durmalıyız. Siyaseti, siyasetçiyi ve yöneticiliği kutsallaştırmaktan vazgeçmeliyiz” biçiminde sıraladı. “Siyasete ve siyasetçiye büyük manalar yahut pahalar yükledikçe karşı tarafı bedelsiz bulma, ötekileştirme, hatta düşmanlaştırma eğilimi de güçleniyor maalesef” diyen İmamoğlu, “Farklı kısımların birbirlerine karşı geliştirdikleri önyargı ve tasaları kırmanın en tesirli yolu, direkt bağlantı ve etkileşimdir. İştirakçi düzenek ve süreçler, işte buna hizmet ettikleri için de çok pahalıdırlar. ‘Şununla nasıl konuşursun, bunu nasıl ziyaret edersin’ üzere yansılara hiç aldırmadan, herkesle irtibat kurmak için kararlı ve istekli olunmalıdır. Bir yönetici için bu, esasen bir zorunluluktur. Herkes de bunu olağan ve gerekli kabul etmelidir” dedi.

“İşin aslı, yurttaşla direkt temas kurmaktan geçer”

Bir belediye liderinin, sokaklarda vatandaşlarla konuşarak yürümesinin, lokal idare alanındaki en iştirakçi süreçlerin başında geldiğini aktaran İmamoğlu, işin aslının, yurttaşla direkt temas kurmaktan geçtiğini vurguladı. “Sokakta yürüyen, vatandaşla konuşan her yönetici görür ki, bugün İstanbul’un ve ülkemizin en değerli sorunu, geçinmektir” saptamasında bulunan İmamoğlu, bu mevzuyu öncelikli olarak çözmesi gerekenin hükümet olduğunu hatırlattı. “Ancak toplumsal adaletsizlik o kadar büyük boyutlara ulaştı ki, lokal idareler de bu mevzuda inisiyatif alıyor ve kıymetli işler başarıyor” diyen İmamoğlu, İBB olarak bu alanda yaptıkları çalışmaları paylaştı. “Benim açımdan asıl kıymetli olan, kimlere ne yardım yaptığımız değil, yurttaşlarımızı yardım alır durumdan çıkarmak için neler yaptığımızdır” diyen İmamoğlu, hayata geçirdikleri “sosyal adalet politikalarını”, şu sözlerle lisana getirdi:

“Biz, bölgesel istihdam ofisleri kurup, İstanbulluya iş bulma konusunda inisiyatif üstlenmiş, on binlerce hemşerimize iş bulmada yardımcı olmuş bir belediyeyiz. İstanbul’un çiftçilerine, milyonlarca fide dağıtarak onların üretimde kalmalarına dayanak oluyoruz. Ürettiklerinin pazarlanmasına katkı sunuyoruz. İstanbullu çocuklara dağıttığımız sütleri, yeniden İstanbul’un süt üreticilerinden temin ederek süt üreticilerini, üretim boyutunda destekliyoruz. Açtığımız mahalle kreşleriyle, çalışmak isteyen ancak çocuğunun bakımı nedeniyle bunu yapamayan anne babalara fırsat veriyoruz. Bayanlara çalışma hayatında daha fazla alan açıp, daha çok imkan sunuyoruz. Örneğin, İBB idaresinden otobüs ve metro şoförlüğüne, Kent Çizgileri gemiciliğinden İSPARK’lara, İstanbullular, pek çok alanda bayanların çalışabildiğine, hem de muvaffakiyetle çalışabildiğine, birinci kere bizimle birlikte şahit oldu.”

“Bu vizyon, masa başında ve dar bir takımın zihninde şekillenmedi”

Yaptıkları uygulamaların toplumsal demokrat fikrin ve toplumsal adaletçi dünya görüşünün sonucu olduğunu kaydeden İmamoğlu, “Çünkü bizler, ‘Herkesin çalışma, insan onuruna yakışan bir gelir düzeyine ve hayat kalitesine sahip olma hakkı vardır’ diye dünyaya bakan insanlarız. Ve bu hakkın hayata geçmesi için, bir belediye neyi ne kadar yapabilirse biz de o kadarını değil, daha fazlasını yapmak için çalışıyoruz. İstanbul için vizyonumuz, bu harika kenti ‘adil, yeşil ve yaratıcı bir kent’ haline getirmektir. Bu vizyon, masa başında ve dar bir takımın zihninde şekillenmedi. İştirakçi süreç ve sistemlerin sonunda, İstanbullunun temel talebi olarak ortaya çıktı. O nedenle ben, kendime ve yoluma çok güveniyorum. Zira yolumuzu vatandaşlar çizdi. Bize ne yapmamız gerektiğini, 16 milyon insanımız söyledi” diye konuştu. “Her şeye karşın, ne kadar titizlenirseniz titizlenin, her bir süreci ne kadar hakikat yaparsanız yapın yeniden de yanlışlarınız olabilir” ihtarında bulunan İmamoğlu, konuşmasını, “Ama o yanılgılar, hiçbir vakit bu kente ihanet etmek üzere, bu ülkeye ve bu ülke insanına ihanet etmek üzere bir boyuta ulaşamaz. Mahallî idarelerde iştirakçi süreç ve düzeneklerin en değerli ve herkesin pek de bilmediği faydalarından biri de nedir biliyor musunuz; katılımcılık. Katılımcılık, belediye liderlerine gündüzleri sokakta rahatça dolaşma ve geceleri huzurla ahenge imkanı sunar” kelamlarıyla tamamladı.

İmamoğlu, verdiği dersin akabinde iştirakçilerden gelen soruları yanıtladı.