Akit müellifi Abdurrahman Dilipak, müzikçi Yeşim Salkım’ın “müzik aletlerinin kullanımının artmasını kıyamet alameti olarak değerlendirilmesine …
Dilipak, bugünkü köşe yazısında Salkım’ın tabirlerine reaksiyon gösterdi “Yeşim Salkım bu mevzuda konuştu diye, güya tek hatalı ve bu işin sorumlusu bu kişiymiş üzere bu işin faturasını ona kesmeye gerek yok. Bizim içimizde de, hem de başörtülü, hem de sakallı, tuzu kuru bir sürü insan var. Az vakitte büyük işler başardık. Son “on yılda 15 milyon genç yarattık her yaştan”! Onları siyaset, sermaye media piyasasında görebilirsiniz. Dün lüks jipiyle bugün kripto parası ile. Bunlar bizim çocuklar. Artık İlahiyatçıları da var, İmam Hatiplileri de. Onun için Yeşim Salkım üzerinden değil, kendi üzerimizden de bu işin bir muhasebesini yapmamız gerek. Savunan neyi, niye savunduğunu, karşı çıkanın neye niye karşı çıktığını bilmediği, ölenin niye öldüğü, öldürenin niye öldürüldüğünü bilmediği bir dünyada yaşıyoruz. Bu büyük bir kıyamet alametidir. CoVID’de, CoVID vesilesi ile “Prof.” unvanlı birilerinin topluma dayattığı, insanların üzerine karar koyup, onları terbiye etmeye çalıştıkları, “ıslah edici rolü” üstlenen “bozguncular”ın köşe başlarını tuttuğu bugünlerde yaşadıklarımız da kıyamet alameti aslında. Ve Yeşim Salkım’ın bu fevri beyanı da bir “kıyamet alameti” olarak not edilebilir. Müzikten ibaret değil bu iş, “Cemaatini kaybetmiş büyük camiler” de kıyamet alameti. Akaid’siz, ibadetsiz, halden ibaret seremoni, ritüel ve ikonalara indirgenmiş bir “Müslümanlık” da kıyamet alametidir. Olağan dini, ekonomik, toplumsal, siyasal hayattan tecrid edip, FERDÎ planda vicdanlara, toplumsal planda mabetlere hapsedilmiş bir dini hayat da kıyamet alametidir.” Yazının tamamına buradan ulaşabilirsiniz…