İstanbul Tıp Fakültesi çocuk kardiyolojisi ve çocuk romatolojisi bilim dalları eski başkanı Prof. Dr. Rukiye Eker Ömeroğlu’nun emekli …
Çocuk hastalıkları uzmanlığının arkasından sırasıyla çocuk kardiyolojisi ve çocuk romatolojisi yan dal uzmanlıklarını da aldı. Her iki bilim dalının başkanlığını yıllarca aynı anda sürdüren Ömeroğlu’nun, 25 Ocak’ta 67 yaşını doldurması nedeniyle yaş haddinden ötürü mecburen emekli olması gerekiyordu.
Yerini bırakacak kimse bulamadı
Ömeroğlu, emekliliğine bir yıl kala bütün gayretiyle yerine bırakmak için öğretim üyesi çocuk kardiyoloğu aramaya başladı. Ancak çocuk kliniği tarihinde ilk kez böyle birisi bulunamadı. Kadronun hazır olmasına rağmen, Türkiye’nin 195 yaşındaki bu köklü ve prestijli tıp fakültesinin çocuk kardiyolojisi bilim dalında öğretim üyeliğini tercih eden çıkmadı. Ömeroğlu, “Bu çok üzücü ve üniversitelerin geldiği durumu ortaya koyuyor” dedi.
Genç uzmanların, doçentlerin performans dahil ellerine geçen ücretin yoksulluk sınırının altında olduğunu belirten Ömeroğlu, “İnsanların yaşaması, eğitimleri, ihtiyaçları, çocuklarını büyütmesi için haliyle paraya ihtiyaçları var. Gençler bu koşullarda fakültelere gelmiyor” dedi.
Tıp eğitimi uzun ve zor bir yolculuk. Altı yıllık fakülte eğitiminden sonra, uzmanlık yapmak isteyenler Tıpta Uzmanlık Sınavı’na (TUS) giriyor. Dört-altı yıllık uzmanlık eğitiminden sonra iki yıl mecburi hizmet yapıyor. Yan dal eğitim almak isteyenler bir kez daha merkezi sınava giriyor, iki-üç yıllık eğitimden sonra ikinci defa mecburi hizmete gidiyor. Uzun eğitim ve mecburi hizmet de yan dalların tercih edilmemesinin önemli nedenleri arasında yer alıyor. Çocuk kardiyolojisi yan dal eğitimi üç yıl sürüyor.
Emekli ikramiyesini bile henüz alamadı
“Tıp fakülteleri tercih edilmiyor”
Çocuk kardiyolojisinde hekim becerileri ve işlemler çok önemli. Küçücük kalplerdeki delikler, kanallar çok incelikli işler ve özel malzemelerle onarılıyor. Tıp sürekli gelişen bir alan. Hekimlerin bu yenilikleri öğrenmesi için işlemleri yapabilmesi gerekiyor. Ömeroğlu, “Aletler, malzemeler pahalı. Üniversite hastaneleri bazılarını alamadığı için, alanlarındaki yenilikleri takip etmek isteyen hekimler tıp fakültelerini tercih etmiyor. Uzmanlık ve yan dal için Sağlık Bakanlığı’nın araştırma ve eğitim hastanelerine gidiyorlar. Sağlık Bakanlığı hastaneleri istedikleri kadar malzeme satın alabiliyor” Üniversitelerin bütçeleri yetmiyor” dedi.
“Özellikle zor durumda bırakılıyor”
Devlet üniversitelerinin, tıp fakülteleri neden cendereye sokuluyor? Ömeroğlu’nun tespitleri şöyle:
“Bağımsız, özgür çalışan hiçbir yapı istemedikleri için üniversitelere ait hastaneler de olsun istemiyorlar. Hedefleri Sağlık Bakanlığı’nın kontrolü altına almak. Tıp fakültelerini sağlık bilimleri üniversitesine bağlamak. Oysa buralarda asistan, öğrenci eğitimi ikinci planda. Uzmanlara, hocalara sürekli hasta bakmaları için baskı yapılıyor, eğitim ihmal ediliyor. Hekim günde 100-150 hasta bakarken, kimse yanındaki öğrenciye, ‘Kalbini dinle, sesini duyuyor musun’ demez, diyemez. Hasta tanı ve tedavisinin bu kadar yoğun olduğu kurumlarda eğitiminin kalitesi çok tartışmalı.”
‘Keşke kızım hekim olmasaydı’
45 yıl önce mezun olduğu zaman hekimlerin toplumdaki yeriyle şimdiki arasında çok büyük farklar bulunduğunu belirten Ömeroğlu, “Bu hale gelmesi düşünülebilecek bir şey değildi” dedi.
Ömeroğlu’nun kızı da hekim. Halen göz hastalıkları uzmanlığı eğitimi alıyor. Ömeroğlu kızının hekimliği seçmesinde etkili olmuş. Yarım asırdır yaptığı hekimlik için hiç pişmanlık duymuyor. Dünyaya yeniden gelse aynı seçimi yapacağını söylüyor. Ama kızıyla ilgili fikri değişmiş: “Kızımı hekim yapmaktan artık mutlu değilim. Bu koşullarda çalışılır gibi değil. Muhtemelen o da yurt dışına gidecek.”