“Tüm dünyada bir olağanüstü hal ilan edilmeli” önerisinde bulunan Özdemir şöyle devam etti: “Fosil yakıtları nasıl en aza indirebiliriz, yenilenebilir enerjiyi artırırız bu düşünülmeli. Bu, her yıl yapılan Birleşmiş Milletler toplantıları ile olmuyor. Maalesef dünyada ne savaşlar ne doğal afetler bitiyor. Kimsenin kimseye yardımcı olduğu yok, herkes ekonomi peşinde. Akdeniz’de sıcaklık artmaya başladı, yani ekvator biraz daha bize yaklaşıyor. 15-20 yıl sonra deniz ve karadaki bitki örtüsü, ekosistemdeki değişim hızlanacak. Bu kaçınılmaz, toprak verimsizleşiyor. Üretim farklılaşmaya başlayacak ve güney bölgelerimizdeki yaz turizmi kuzeye kayacak. Karadeniz ve Ege Bölgesi’nin kuzeyi turizm merkezi olacak.” Dünyada yaşayan tüm canlıların refahının öncelikle düşünülmesi gerektiğinin altını çizen Özdemir, kuraklık geldiğinde topraktan yararlanılamayacağına, denizin çoraklaşacağına, gıda üretiminin çökebileceğine, ekonomilerin olumsuz etkileneceğine ve her döngünün kuraklıktan etkileneceğine dikkati çekti. Özdemir sözlerini şöyle tamamladı: “Sıcaklık artışının önüne geçmek istiyorsak ormanlık alanları korumalı ve uygun arazilerde yeni ormanlar oluşturmalıyız. Tatlı suları kullanıp atıyoruz, bunların geri dönüşüm kullanımı sağlanmalı. Yağmur suları sarnıçlarda ve depolarda biriktirilmeli. Belediyelerin, tüm binalara yetebilecek depoların oluşturulmasını şart koşması lazım. İstanbul’da 5 milyon civarında araç var. Bunların her gün trafiğe çıktığını, hafif yağmurdan sonra o araçların tekrar yıkanmasını düşünün. O kadar büyük su harcamamız var ki, su tasarrufu için sosyal medyada, radyolarda, televizyonlarda duyurulması gerekiyor. Bu bilincin yerleştirilmesi lazım.”