Biden’ın Çin gibi Rusya’yı da rekabet/mücadele stratejik hedefi üzerinden baskılama politikası izleyeceği sır değil. Ancak doğrudan Putin’i …
Biden’ın Çin gibi Rusya’yı da rekabet/mücadele stratejik hedefi üzerinden baskılama politikası izleyeceği sır değil. Ancak doğrudan Putin’i “katil” diyerek hedefe koymasının diplomasideki yansımasının ne olduğu belirsiz.
Tabii daha önce Obama döneminde başkan yardımcılığı yapan Biden’ın zaman zaman gaflarıyla tanındığını da hatırlatmak gerek. Yani bu kelime bilinçli bir tercih mi yoksa ağzından o an dökülen bir ifade mi, o da ayrı bir tartışma. Ama bir ABD başkanının, Soğuk Savaş söylemini de aşacak şekilde kamuoyu önünde Rusya Devlet Başkanı için bu ağır suçlamayı yapması, ABD seçimlerine müdahalesi iddiasına atıfla “bedel ödeyecek” çıkışı hayli önemli.
Biden’ın, Trump döneminde parçalı bulutlu hale dönüşen Batı ittifakını “ABD liderliğinde yeniden rayına sokma” arayışında olduğu yorumları malum. Münih Konferansı’nda yaptığı gibi demokrasi vurgusuyla “ABD geri döndü” diyerek hasar onarma peşinde. Ancak Avrupa’da son dönemde köprülerin altından çok su aktığını da görmek gerek. II. Dünya Savaşı sonrasında ABD yardımıyla ayağa kalkan, Moskova hattına karşı olabildiğince tek bir ses olarak görünen bir Avrupa’dan bahsetmek zor. Avrupa’nın ABD’den gelen “tümüyle düşmanlaştırma” yönündeki bir Soğuk Savaş söylemine/dönemine dönmek isteyeceği de çok olası değil…
AB’nin lokomotif ülkesi Almanya ile Rusya arasında, tutuklu muhalif lider Navalny üzerinden Kremlin’e baskı temelli yüksek gerilim sürse de diğer yandan Berlin’in işbirliği kanalını açık tuttuğunu, özellikle Kuzey Akım 2 boru hattı projesinden Washington cephesinin muhalefetine karşın vazgeçmediğini hatırlamak gerek.
AB Yüksek Temsilcisi Borrell’in geçen ay Navalny gündem başlığıyla yaptığı Rusya ziyareti, taraflar arasındaki gerilimi bir kez daha göstermişti. Ancak AB içinde Rusya’yla diyaloğa kapı kapatılmasından ziyade, “etkinlik alanını sınırlandırma” siyasetinin izlenmesi gerektiği görüşleri de var. Kimi üye, hele ki Covid-19’la birlikte yaşanan derin kriz düşünüldüğünde kıtada istikrarı daha da bozabilecek yeni gerilimlere karşı diken üstünde, özellikle ekonomik açıdan farklı işbirliği modellerine açık.
TÜRKİYE’YE BASKI
Bazı AB ülkelerinin bu daha temkinli tutumu iş Ankara’ya gelince nasıl bir yol izler, o da ayrı. Biden’ın Rusya çıkışı, NATO müttefiki ABD-Türkiye ilişkileri kritik süreçteyken ve AB ile de çetrefilli Doğu Akdeniz gerilimi varken gelmiş durumda. Washington, Rus S-400 füze savunma sistemi alımı nedeniyle Türkiye’ye yönelik baskıyı artırma politikasında kararlı görünüyor. Doğu Akdeniz, Suriye, terör örgütü YPG, İran’a yaptırımlarla ilgili ABD’de görülen Halkbank davası, FETÖ konularında tansiyonun yüksek olduğu dönemde Ankara, geçen ocakta işbaşı yapan Biden’dan gelecek telefonu bekliyor. Gerek Dışişleri’nden gerekse Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Washington’a işbirliği mesajları veriliyor.
Özellikle Suriye konusunda yıllardır hem Rusya hem de ABD ile yol almayı deneyen Ankara için Biden’ın Putin çıkışı kritik “taraf seç” baskısının yeniden masaya taşınacağını gösteriyor. Özellikle S-400 konusu öne çıkıyor. Bu gelişmeler olurken dün AB’nin bu ay sonu yapılacak zirve öncesinde Türkiye’ye bazı yaptırımları dondurabileceği yönünde haberler gündeme yansıyor. Türkiye’de HDP krizi başta olmak üzere iç siyaset yangın yeriyken ABD, AB cephesi Ankara’ya “havuç-sopa” taktiği politikasını yine yeniden çıkarmış görünüyor.