Kavuncu, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, kendisinin de hazır bulunduğu 4 Şubat 2021 Perşembe günü İskilipli Atıf Hoca’nın kabri …
Kavuncu, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, kendisinin de hazır bulunduğu 4 Şubat 2021 Perşembe günü İskilipli Atıf Hoca’nın kabri başındaki anma programına ilişkin bazı medya ve bir kısım siyasetçilerin yalan, yanlış açıklamalarda bulunduğunu belirtti. Kavuncu, anma programının üzerinden 8 gün geçmesine rağmen gerek Meclis’te gerekse basın ve sosyal medya ortamlarında saldırıların, tezviratlar ve aslı astarı olmayan suçlamaların devam ettiği için kamuoyunu bilgilendirme lüzumunun hasıl olduğunu söyledi.
İskilipli Atıf Hoca’nın medrese eğitiminin ardından Darülfünün’dan (üniversite) mezun olarak Fatih Müderrisliğine kadar yükselen alim, mütefekkir, vatansever bir ilim ve aksiyon adamı olduğunu vurgulayan Kavuncu, “İskilipli Atıf Hoca, Osmanlı’nın son dönemlerinde yaygınlaşan Batı hayranlığı ve yozlaşmaya karşı dikkati çekmek için 1924 yılında ‘Frenk Mukallitliği ve Şapka’ (Batı Taklitçiliği ve Şapka) isimli bir kitap yazıyor ve burası çok önemli, zamanın Milli Eğitim Bakanlığı da bu kitabı yayımlıyor.” dedi.
Kitabın yayım tarihinden 1,5 yıl sonra, Kasım 1925’te çıkarılan Şapka Kanunu’na muhalefetten İskilipli Atıf Hoca’ya, yazdığı bu kitap nedeniyle dava açıldığına işaret eden Kavuncu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Mahkemenin savcısı İskilipli Atıf Hoca’nın 3 yıl hapsini istiyor ki, savcılar her zaman hakimlerin verebileceği cezanın en üst sınırını isterler. Ancak İskilipli Atıf Hoca, rejim muhaliflerini tasfiye etmek amacıyla talimatla kurulan idam mangaları İstiklal Mahkemeleri’nin verdiği karar neticesinde haksız ve hukuksuz bir şekilde 4 Şubat 1926 yılında Ulus’taki Birinci Meclis’in avlusunda, Babaeski Müftüsü Ali Rıza Efendi ile birlikte zulmen idam ediliyor. Talimatla kurulan idam mangaları diyorum zira, hakimlerinin hiçbirisi hukukçu değil, talimatla kuruldukları için de sadece bir yıl süreyle görev yapıyorlar, sonra görevleri bitince de kapatılıyor.”
İskilipli Atıf Hoca’nın idamından 82 yıl sonra 2008 yılında eski Hatay Milletvekili Mehmet Sılay tarafından Sıhhiye’deki parkta, zamanın kimsesizler mezarlığında kayıp kabri bularak naaşının doğup büyüdüğü İskilip’e nakledildiğini belirten Kavuncu, “Ülkemiz de AK Parti sayesinde normalleşmeye başlayınca; İskilip’te adına kurulan Atıf-Der tarafından, 2012 yılından itibaren her yıl kabri başında dualarla ve düzenlenen sempozyum, panel, konferans gibi salon programları ile vefat yıl dönümü olan 4 Şubat günlerinde anılmaya başlanıyor.” dedi.
Kavuncu, bu yıl da düzenlenmesi düşünülen kapsamlı programın, Kovid-19 nedeniyle gerçekleştirilemediği için yine Atıf-Der’in organize ettiği biçimde kendisinin de katıldığı sade bir kabir ziyareti ve mevlit programıyla İskilipli Atıf Hoca’nın anıldığını dile getirdi. Vural Kavuncu, bu programın kimi siyasetçi, medya ve “bir kısım kriz ve kaos bezirganları” tarafından tartışma konusu yapıldığını, programa katılan ilin valisi, belediye başkanı ve rektörünün hedef tahtasına konulduğunu söyledi.
Gazeteci yazar Uğur Mumcu’nun İstiklal Mahkemelerine ilişkin sözlerini anımsatan Kavuncu, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bu noktada İskilipli Atıf Efendiye, ‘hain’ yaftasını yapıştırmak isteyenlere soruyorum; Şimdi siz diyorsunuz ya, ‘İstiklal Mahkemeleri meşrudur, İstiklal Mahkemelerinin mahkum ettiği herkes vatan hainidir.’ Soruyorum; o dönemde tam 15 sene kürek cezasına çarptırılan, sonrasında Moskova’ya kaçarak canını zor kurtaran Nazım Hikmet de vatan haini midir? Nazım’a da vatan haini diyebiliyor musunuz. Aynı dönemde İstiklal Mahkemeleri tarafından onlarca yıla mahkum edilen yoldaşlarınız, Şevket Süreyya, Dr. Şefik Hüsnü, Süleyman Necati, Nuri Haydar gibi yoldaşlarınıza da vatan haini diyebiliyor musunuz? Soruyorum; 2008 yılından bu güne kadar her yıl çok daha kapsamlı, bakanlar, milletvekilleri, siyasetçiler, valiler, belediye başkanları katıldığı halde bu yıl, pandemi nedeniyle çok daha dar çerçevede yapılan bir anma programını memleket gündemine taşıyarak, olayı köpürten CHP, bir kısım siyasetçi, medya, kaos ve kriz bezirganları neyi hedeflemektedirler? Diğer taraftan özellikle, çalışmalarıyla Çorum’da halkımızın gönlünde taht kuran, Çorum Valimiz Sayın Mustafa Çiftçi’ye yönelik ölçüsüz eleştirilerle görevden alınmasını isteyenler hangi gizli emelin peşindedirler?
Aslında biz çok iyi biliyoruz ki; gündemde olan Boğaziçi Üniversitesi provokasyonlarıyla sokakların karışmasını hayal edenler, Gezi’nin planlayıcılarıyla iş birliği yaparak yeni bir Gezi provokasyonu peşindedirler. Biz biliyoruz ki; Boğaziçi provokasyonları vasıtasıyla milletin, ülkenin huzur ve barışını dinamitlemeye çalışanlar, kutuplaşmalar üzerinden alacakları kıvılcımla ülkeyi ateşe vermek istemektedirler. Ancak bugüne kadar bu kötü emellerinizi gerçekleştirmenize fırsat vermeyen aziz milletimiz bundan sonra da asla vermeyecektir.”
Kavuncu, 1918-1923 yılları arasında İstanbul’un İngiliz işgalinde olduğunu anımsatarak, evi basılan Harbiye Nazırı Cemal Paşa’nın Malta’ya sürüldüğünü, Meclisi Mebusan, devlet daireleri ve asayiş karakollarının basıldığını söyledi.
Kavuncu, “Şeyhülislam Dürrizade Abdullah’a İngiliz süngüsü altında yazdırılan Kuvayı Milliye aleyhindeki fetvaya, müderris, bugünkü karşılığı profesör olan İskilipli Muhammed Atıf ve arkadaşları şiddetle karşı çıkarlar. Merhum Atıf Hoca, ‘İşgal altındaki bir memlekette İngilizlerin tazyikiyle yayınlanan fetvalar mualleldir, geçersizdir. Anadolu’da düşmana karşı koyanlar asi değildir, fisebilillah Allah yolunda giden mücahitlerdir, bu fetvalar da geri alınmalıdır’ diyerek itiraz eder ve Kuvayı Milliye aleyhine kaleme alınan beyannameye imza atmaz.” dedi.
Kavuncu, İskilipli Atıf Hoca’nın buna rağmen imzasız olarak dağıtılınca da zamanın Vakit gazetesinde tekzip metni yayımladığını, tekzip ile ilgili bütün bu belgeleri yargılandığı mahkeme heyetine sunmasına rağmen mahkeme heyetinin bu belgeleri yok saydığını ifade etti.
– “ATIF HOCA’YI ZULMEN İDAM EDEN ZİHNİYETİN BİR ÖZÜR BORCU VARDIR”
Kavuncu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bütün bunları nereden biliyoruz? Şu an çatısı altında bulunduğumuz açılan Meclis arşivinden biliyoruz. Dolayısıyla İskilipli Atıf Hoca iddia edildiği gibi bir ‘hain’ değil, bir Kuvayı Milliyeci kahramandır, dava adamıdır, vatanseverdir, aksiyon adamıdır. Atıf Hoca’nın ‘İngiliz işbirlikçisi bir vatan haini’ olduğu yaftası, safsatası, Atıf Hoca’yı idam edebilmek için uydurulan koskoca bir yalandır, apaçık bir iftiradır. Atıf Hoca’ya yapılan suçlamaların gerçekle uzaktan yakından alakasının olmadığı, şu an çatısı altında bulunduğunuz ve açılan resmi Meclis arşivlerinde de ortaya çıkmıştır. Artık bilmek isteyen herkesin öğrenebileceği hakikatler ortadadır. Bilmek, görmek istemeyenler için ise ümitsiz vakadır, ne yazık ki yapılacak hiçbir şey de yoktur. İşte bu tarihi hakikatler ışığında son devrin din mazlumlarından İskilipli Atıf Efendi’yi aziz milletimizle birlikte kabrinde ziyaret ediyor, dua ediyor, rahmetle yad ediyor, bu vesilelerle de onu anmaya, anlamaya ve anlatmaya da devam edeceğiz.
Aradan 95 yıl geçmesine rağmen hala milletimizin vicdanında mazlum ve mağdur olarak yer edinmiş bir zat unutulmuyorsa, hayırla yad ediliyorsa, üzerine yapıştırılmak istenen ‘hain’ yaftası milletimizin kahir ekseriyeti tarafından kabul görmemişse, üzerinde biraz düşünmek gerekmez mi? Atıf Hoca, 95 yıl sonra Anadolu’nun bağrında yeniden hayat bulmuştur. ‘Ben bu zalimlerle ancak Mahkeme-i Kübra’da hesaplaşacağım’ diyen İskilipli Atıf Hoca ebedi istirahatgahında zalimlerle hesaplaşacağı günü beklemektedir. İskilip’te yaptığımız anmanın doğru olduğunu, haklı olduğunu, yapılması gerektiğini düşünüyor, ma’şeri vicdanda bunun da makes bulacağına canı gönülden inanıyoruz. Gelinen nokta itibariyle bugün; vatanı, milleti, inancı uğruna canını feda eden Atıf Hoca’yı zulmen idam eden zihniyetin bir özür borcu vardır. Doğrusu ona bu zulmü reva gören zihniyet, aslında bu haksızlığı itiraf ederek, özür dileyerek belki kendilerine itibar kazandırabilirler.”
İskilipli Atıf Hoca’nın itibarının iade edilmesinin milletin ortak beklentisi ve arzusu olduğunu dile getiren Kavuncu, “Bu vesileyle; Şehit İskilipli Atıf Hoca, Babaeski Müftüsü Ali Rıza Efendi, 22 yaşında Urfa’da asılarak idam edilen Ankaralı İbrahim Ethem ve tüm aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Ruhları şad, mekanları cennet olsun.” diye konuştu.
Basın mensuplarının iadeiitibar noktasında bir girişimlerinin olup olmayacağına ilişkin sorusunu yanıtlayan Kavuncu, kamuoyunda böyle bir beklentinin olduğunu söyledi. Kavuncu, “Zaten milletin vicdanında beraat etmiş olan İskilipli Atıf Hoca’nın en kısa süre içerisinde de resmen itibarının iade edileceğini düşünüyorum.” dedi.