Almanya’nın Hanau kentinde 19 Şubat 2020 tarihinde 4’ü Türk 9 kişi, ırkçı 43 yaşındaki Alman Tobias Rathjen tarafından öldürülmüştü. Hayatını …
Almanya’nın Hanau kentinde 19 Şubat 2020 tarihinde 4’ü Türk 9 kişi, ırkçı 43 yaşındaki Alman Tobias Rathjen tarafından öldürülmüştü. Hayatını kaybedenler saldırının birinci yıldönümünde düzenlenen törenle anıldı. Congress Park Hanau salonundaki anma töreni, Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, Hessen Eyaleti Başbakanı Volker Bouffier’in yanı sıra Türkiye adına Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran, TBMM Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Komisyonu Başkanı Zafer Sırakaya, Türkiye’nin Zberlin Büyükelçisi Ali Kemal Aydın ve Türkiye’nin Frankfurt Başkonsolosu Erdem Tunçer’in katılımıyla gerçekleştirildi. Saldırıda hayatını kaybedenlerin ailelerinden oluşan küçük bir grup da anma törenine katıldı. İnternet üzerinden ve Hessen eyalet televizyonundan canlı olarak verilen anma töreninde katliam ve sonrasında yaşanan acılara ilişkin bir belgesel yayınlandı.
Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier törende yaptığı konuşmada, Hanau’nun katliam kurbanlarını unutmadığını ve unutturmayacağını vurgulayarak, “Hanau’da yapılan 19 Şubat 2020 tarihli saldırı, hafızalarımıza kazındı. Bu acıyla ve kederle yeniden yüzleşmek hepimiz için çok zor, özellikle de saldırıda hayatını kaybedenlerin şu an burada olan veya korona virüs salgını nedeniyle anma törenini evlerinde izleyen aileleri, yakın dostları ve saldırıda yaralananlar için. Bugün saldırıda hayatını kaybeden herkesi ve hikayelerini tek tek anıyoruz” dedi.
Steinmeier, saldırının faili Rathjen’in “kör bir canilikle” hareket ettiği belirterek, “Fail, kimin burada yaşamaya hakkı olup kimin olmadığına karar verme hakkını kendinde gördü. Yasını tuttuğumuz kişiler, failin ölümcül planını uygulamaya karar verdiği o yerde bulunduğu için tesadüfen kurban oldu. Diğer yandan ise kurbanlar hiç de tesadüfi seçilmemişti çünkü bu ülkeye ait olmadıkları için failin ölümcül planının hedefiydi. Saldırı, özellikle bu yüzden Hanau’daki göçmen kökenli insanlar arasında ve tüm ülkede bu kadar büyük bir dehşet uyandırdı. Biliyorsunuz ki, hepimiz bu saldırının hedefi olabilirdik” ifadelerini kullandı.
Saldırganın, internette ve sosyal medyada ırkçılığın güçlendiği bir zihniyetle tanıştığını vurgulayan Steinmeier, “Nefretin ve yok etme fantezilerinin etkisi altındaki zihniyet hala bilinçli olarak yayılmaya devam ediyor. Hanau’daki saldırı, Bölge Valisi Walter Lübcke cinayeti ve Halle sinagoguna yapılan saldırı tesadüf değildi. Bu eylemleri başlatan veya en azından yönlendiren nefretti, failleri cesaretlendiren buydu” dedi.
Müslümanlar ve Yahudilere yönelik kışkırtmalara da değinen Steinmeier, “Küçük farklılıklara bile düşmanlıkla karşılık veren insanlar var. Sadece kendi görüşlerinin var olduğu bir dünyada yaşayan, farklı olanı aşağılayarak kendilerini yücelten ve farklılıkların yok edilmesi gerektiğine inananlar var. Bu inançlarını, ideoloji, yalan, kışkırtma ve dışlama yoluyla bize zorla kabul ettirilmeye çalışıyorlar” dedi.
Hanau’nun yalnızca çirkin bir suç eylemini simgelemediğini, aynı zamanda insanların birbirlerini tanıdıkları, destekledikleri ve yardım ettikleri sevilmeye değer bir şehir olduğunu vurgulayan Steinmeier, “Attığımız olumlu adımlara rağmen devlete yönelik eleştiriler ve sorgulanmaların devam edeceğini biliyorum fakat devletin güvene ihtiyacı var. Yargının ve polisin güvene ihtiyacı var. Polislerin özellikle uç durumlarda tahammül etmeleri ve altından kalkmaları gereken durumlar genelde fark edilmiyor, takdir edilmiyor. Ancak devlet, hiçbir yerde olmadığı gibi Almanya’da da hatasız değil. Hatalar veya yanlış değerlendirmelerin araştırılması ve düzeltilmesi gerekiyor. Bu, devletimizin kamuoyuna ve özellikle ailelere karşı yükümlülüğüdür. Sadece bu yükümlülük yerine getirildiği ve yanıtlanmamış sorular yanıtlandığı ölçüde kaybedilen güven yeniden kazanılabilir. Bu nedenle çok çaba harcamalıyız, burada hepimizin sorumluluğu var” sözlerini kaydetti.
Barış içinde bir arada yaşamayı savunanların da kalabalık olduğunu söyleyen Steinmeier, “Aradan bir yıl geçti. Keder geçti mi? Acı azaldı mı, öfke yok oldu mu? Tüm sorular yanıtlandı mı? Kesinlikle hayır. Ancak Cumhurbaşkanı olarak sizden bir ricam var. Bu kötü eylemin bizi bölmesine izin vermeyin. Aramızdaki kötü ruhları, nefreti, aşağılamayı, umursamazlığı görmezden gelmeyelim ama ülkemizin iyi ruhuna ve ortak birliğimizi sağlayacak güce inanalım. Bu mesajı içselleştirip Hanau’dan ayrılırken yanımızda götürelim” dedi.