DOLAR
34,5202
EURO
36,1376
ALTIN
2.963,23
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
17°C
İstanbul
17°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

‘Anne-bebek ilişkisinin etkileri, yaşam boyu sürer’

Hemen hemen tüm gelişim alanlarının birbirleriyle paralel bir seyir izlediğini vurgulayan Prof. Dr. Dilek Şirvanlı Özen, öncelikle bilişsel …

‘Anne-bebek ilişkisinin etkileri, yaşam boyu sürer’
11/04/2022 14:42
85
A+
A-

Hemen hemen tüm gelişim alanlarının birbirleriyle paralel bir seyir izlediğini vurgulayan Prof. Dr. Dilek Şirvanlı Özen, öncelikle bilişsel açıdan insanın belli bir olgunluğa ulaşabilmesi için anne bebek arasında güvenli bağlanım ilişkisinin gelişmesi gerektiğini ifade etti. Prof. Dr. Özen, “Sizi anlamadığını düşündüğünüz bebekler, aslında her şeyi fazlasıyla anlar. Sadece onların anlama şekli, yetişkinlerden farklı olarak, kendine has bir düşünce süzgecine sahip özel sistemidir” diyerek özgüvenli bireylerin yetişmesinde temel olan bebeklik çağına ilişkin tespit ve tavsiyelerde bulundu.

BEBEK, ‘ANNEM GİTSE DE GERİ GELECEK’ DÜŞÜNCESİNİ OLUŞTURABİLMELİ
Bebeklikte bilişsel gelişim açısından en önemli keşfin, nesne devamlılığı kavramı olduğunu söyleyen Özen, nesne devamlılığının bebek için bir anlamda, “Gözden ırak olan gönülden de ırak olur” tabirinin bilimsel tanımı olduğunu belirtti. Prof. Dr. Dilek Şirvanlı Özen, “Bu kavramın bir diğer boyutu ise kişi devamlılığı’dır. Bebek için, ‘kişi’ görüş alanında değilse, yok hükmündedir. En önemli kişinin de onun her türlü ihtiyacını karşılayan ve ona bakım veren kişi olan annesi olduğu düşünülürse, 1,5-2 yaşına kadar bebeğin, annesi gözünün önünden kaybolduğunda, yok olduğunu düşünerek kendisini parçalarcasına bu olayı protesto etmesi normaldir. Ancak bebek, nesne ve kişi devamlığını kazandığı andan itibaren, bulunduğu yerden başka yerlerde de yaşamın devam ettiğini algılayabilir, ‘annem gitse de geri gelir’ diyebilir” dedi.

GÜVENLİ BAĞLANIM, ÖNEMLİ BİR ROL OYNAR
Öte yandan bebeklik döneminin sosyal gelişim özellikleri irdelediğinde, dönemin önemli kazanımlardan birinin, bebek ile anne arasında gelişen güvenli bağlanım ilişkisi olduğunu vurgulayan Özen, “Bebeğin kişi devamlılığı problemini olumlu bir şekilde çözebilmesinde, güvenli bağlanım, önemli bir rol oynar. Bir diğer deyişle, bilişsel açıdan gelişerek kişi devamlılığını kazanmış olan bebek, eğer o güne kadar annesini her ihtiyaç duyduğunda tutarlı bir şekilde yanında bulmuş ise o zaman ona karşı güvenli bir bağlanım sağlamış olur. Bu sayede de bebeğin düşünce sistemi, ‘İnsanlar gözümün önünden kaybolduğunda yok olmuyorlar, artık bunu biliyorum. Annem şimdi gitse de geri gelir ve benim ihtiyaçlarımı karşılar’ şeklinde çalışır” diye konuştu. 

BEBEK, ANNESİNİN AYRI BİR VARLIK OLDUĞUNU KEŞFETMELİ
Bebeğin 1,5-2 yaşına kadar tıpkı karyola parmaklığının vücudunun bir parçası olmadığını öğrenmesi gibi annesinin de ayrı bir varlık olduğunu anlaması gerektiğini belirten Özen, henüz bunun farkına varamayan bebeğin, annesi gözünün önünden kaybolduğunda, hem “Giden geri gelmez” düşüncesi hem daha annesiyle olan önceki deneyimleri çerçevesinde tepki verdiğini anlattı. Prof. Dr. Özen’e göre, bebeğe, “Annem zaten bugüne kadar hiçbir zaman ihtiyaç duyduğumda benim yanımda olmadı ki” düşüncesi yerleşmişse buna bir de “annesinin kendisinden ayrı olmaması gerektiği, onun bir parçası olduğu”na olan inancı da eklendiğinde, ortaya içinden çıkılmaz bir durum çıkabiliyor. Özen bu noktada, ‘Kişi devamlılığı’nı kazanan bebeğin, annesinin kendisinden ayrı bir varlık olduğunu anlaması ve en önemlisi de annesiyle kurmuş olduğu ilişkisine güven geliştirmiş olmasının önemini vurguluyarak, “ancak bu şekilde bebek, annesinden ayrıldığında sükunetini koruyabilir, aynı mekanda olmasa da onun döneceğini hisseder ve bu güven ilişkisi, onun tüm hayatını etkileyecek çok önemli bir süreçtir” dedi.

BEBEK, YETİŞKİN BAKIŞ AÇISIYLA YARGILANMAMALI
Bebeğin iki yaşını geçtiği halde annesinden ayrı kaldığında tepki vermeye devam edebileceğini belirten Özen bu konuda şunları söyledi: “Şu hiçbir zaman unutulmamalıdır ki, bebek bir yandan kişi devamlılığını kazanırken bir yandan da annesiyle kurduğu ilişkiyi test edebilmek için birtakım girişimlerde bulunur. Yetişkinlerin bunları anlaması çok kolay değildir. Kendi içinde farklı kurallar ve bakış açıları içerir. Onun için hiçbir zaman bir bebek, yetişkin bakış açısı temel alınarak yargılanmamalı, bebeğin verebileceği çok doğal tepkiler, “çok huzursuz bir bebek” ya da “huysuz” şeklinde etiketlenmemeli. Bir bebeğin yaşadığı bir olaya herhangi bir şekilde tepki vermesinin, kendisine göre bir anlam ifade ettiğini dile getirerek, bunun yetişkinlerin düşünce sistemine uymaması, böyle bir tepkinin anlamsız olduğu anlamına gelmez.”

ANNECİĞİM SEN GİDİNCE BİR DAHA DÖNMEYECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM VE ÇOK KORKUYORUM
Prof. Dr. Dilek Şirvanlı Özen, bebek davranışlarına örnekler vererek annelere şu tespiti yaptı: “İki yaşına geldiği halde, bir bebek, annesi işe gittiğinde huzursuzluk yaratıyor ve anne geri döndüğünde de ona nefes aldırmayacak ölçüde bire bir ilgi talep edecek davranışlarda bulunuyor ise, bu durumun onun ‘anneciğim sen gidince bir daha dönmeyeceğini düşünüyorum ve çok korkuyorum’ mesajını veriş şekli olduğu düşünülmeli.  Bu noktada bebek ile anne arasında bugüne kadar kurulan ilişkinin niteliğinde problem olduğu, gelişmesi gereken güven ilişkisinin oluşmadığı anlaşılır.”

ANNE, TUTARLI TEPKİLER VERMELİ
Özen, bunun çözümü için öncelikle, anne-bebek etkileşiminde yeniden yapılandırılma çalışmalarının başlatılmasını önerdi. Annenin tutarlı ve sözünde duran bir profil çizmesi gerektiğini savunan Özen sözlerine şu şekilde devam etti:  “İlişkinin güven temeline oturtulması, annenin, bebeğin ihtiyaçlarına zamanında ve tutarlı tepkiler vermeye başlaması, işten dönüş saatlerinin belli bir düzende olmasına dikkat edilmesi, dışarı çıkarken bu ayrılışın kaçarak, çocuğu aldatarak değil, ona açıklama yaparak gerçekleştirilmesi, geri dönüldüğünde de sözünde duran bir anne olunduğunun bebeğe hissettirilmesi gerekir. Bebeklerin zaman kavramı yetişkinlerden farklı olabilir ya da onlar, yapılan açıklamaları bir yetişkin gibi anlamıyor görünebilirler. Ancak şu hiçbir zaman unutulmamalı ki, onların da kendi kafalarında bir saat var ve bu saat, çevresinde yaşanan olaylar belli bir düzende işlediği koşullarda, çok da dakik bir saattir. Her akşam 6’da işten dönen bir annenin, bebeğini kapıda onu beklerken bulması ve 5.30’dan itibaren onu her gün beklediğini öğrenmesi, şaşırtıcı değildir. Ayrıca, sizi anlamadığını düşündüğünüz bebekler, aslında sizi fazlasıyla anlamakta. Sadece onların anlama şekli yetişkinlerden farklı, çünkü onlar farklı bir düşünce sistemine sahipler.”

ETİKETLER: , , , ,
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.