Türkiye’deki halkla ilişkiler uzmanlarını bir çatı altında toplayarak meslek içi dayanışma, mesleğin tanınması, gelişmesi için 1972 yılında …
Türkiye’deki halkla ilişkiler uzmanlarını bir çatı altında toplayarak meslek içi dayanışma, mesleğin tanınması, gelişmesi için 1972 yılında kurulan meslek örgütü Türkiye Halkla İlişkiler Derneği (TÜHİD), başarılı çalışmaları ödüllendirmek ve teşvik etmek amacıyla verdiği “19. Altın Pusula Halkla İlişkiler Ödülleri”ni 11 Mart Perşembe günü Covid-19 önlemleri kapsamında Conrad Otel’de verdi.
Altın Pusula’ ya kamu ve özel sektör kurumları, genç iletişimciler 21 ana ve 27 alt kategoride 300 yakın proje ile başvurdu. Törende Büyük Ödül ile TÜHİD Kurucu Başkanı Alâeddin Asna adına konan “Kurumsal Sorumlulukta Tutarlılık ve Süreklilik Ödülü”nü Opet Petrolcülük’ün “Opet Arkeo-Köy Tevfikiye Projesi” kazandı. Onursal Başkan Betûl Mardin adına verilen “Geleceği Şekillendiren Liderler Ödülü” ise Dr. Nazan Ölçer’e sunuldu. Kuruluşlar ve iletişim ajanslarının başvuruda bulunabilecekleri bir kategori olmayan bu ödül ‘Vizyoner Türk İş Kadını Olarak Dünya Çapında Başarılı Temsiliyeti’ nedeniyle TÜHİD Yönetim Kurulu ve Betûl Mardin ile değerlendirilerek belirlenen kişiye takdim ediliyor.
BETÛL MARDİN’İN İFTİHAR ETTİĞİ KADIN
Pandemi koşullarında törene video ile bağlanan Betûl Mardin, “Bir kadını en iyi kim anlar, bir başka kadın anlar, değil mi? Yani bugün çok şanslıyım, Nazan Hanım’a vereceğim ödülü. Biliyorum ben o kızın neler çektiğini, nelerden geçerekten buralara geldiğini, apaçık biliyorum. Ona dolayısıyla çok büyük bir sevgim ve saygım var. Nazancığım seni çok öpüyorum. Seninle iftihar ediyorum. Bu iftihardan dolayı da sana şu ödülü vermek istiyorum” diyerek canlı yayında Altın Pusula’yı Nazan Ölçer’e uzattı.
Biz de 1989 yılından beri Fransa Kültür Bakanlığı, Fransa, Federal Almanya, Polonya ve İtalyan cumhurbaşkanlıkları tarafından nişanlar, yurtiçi ve dışından ödüller, İsviçre Bern Üniversitesi’nin, kültürler arası diyaloğa yaptığı olağanüstü hizmetlerden ötürü, şeref doktoru (dr.h.c.) unvanına değer görülmüş olan Nazan Ölçer’e Dünya Kadınlar Günü haftasına da denk gelen bu ödülün anlamını sorduk.
Ölçer: “Törende de dile getirdiğim gibi ödüle layık görülmem beni hem şaşırttı hem de sevindirdi. Tabii ki uzun yıllar önceye, Betûl Mardin’i tanıdığım 70’li yıllara götürdü. Ne yazık ki artık aramızda olmayan dostumuz Alaeddin Asna ile kurduğu şirket A&B ve onunla yaptığımız heyecanlı 83 sergisindeki, nefes kesen çalışmalara… Hep o zarif hali, güzel topuzu, roman kahramanı gibi zarafet ile tuttuğu bastonu ve devamlı her şeyin detayını düşünen gözleriyle tanıdım onu. Uzun yıllardır hayatımızda, uzaktan da olsa düşünceleri, tenkitleriyle yanımızda olan Betûl Mardin’e çok teşekkür ediyorum ve iletişim camiasına da tüm bu zor dönemdeki gayretleri, çalışmaları için teşekkür ediyor, başarılar diliyorum.”
– TÜHİD’in sürdürülebilirliği esas aldığı için mi ödülü Sakıp Sabancı Müzesi Müdürü’ne değil, şahsınıza verdi?
Evet, bu şahsa verilen bir ödül. “Kendinle yarışmak” diye bir şey vardır ya işte ben galiba en çok kendimle yarışıyorum. Daha iyi nasıl yaparsın, daha iyi nasıl insanlara ulaşırsın, anlatırsın hep bu. Ama ben bu ödülü müzelerde çalışmamın semeresi olarak da görüyorum. Çünkü ben bir anlamda müzelerle var oldum. İlk önce devlette uzun yıllar süren, ardından neredeyse yirmi seneye yaklaşan bu müzede devam eden çalışmam var. Herkes beni bir uzman, bir yönetici, daha önce yapılmamış işleri yapan insan olarak tanıdı. O yüzden kendimi müzelerin dışında bir şahsiyet olarak düşünmem. Ne kadar geriye gidersem gideyim hep hayatımda müzeler, sergiler, kitaplar, araştırmalar ve insanlara bir şey öğretmek vardı. O yüzden ödül, bu uzun yılların çalışmalarının hepsini kapsıyor.
– Galiba sanat çevresi içinde büyüdünüz? Feyhaman Duran (1986-1970) sergisinde babanız Prof. Dr. Ahmet Caferoğlu’nun portresi de vardı.
Bazıları böyle bir akademik dünyaya doğar, bütün o sanatçıları, bilim insanlarını küçük yaşta tanımış olur. Bazıları bunları sonradan, kendi çabalarıyla öğrenir. Bu açığı kapatır. Ben daha bir şanslı doğdum sanki. Feyhaman Duran’ın atölyesini ailemle birlikte çocukken ziyaret etmiş, annemin portresi yapılırken nasıl çalıştığını gözlemleyebilmiştim. Bütün üniversite hocalarının portrelerini yaptığı bir süreçte babamın da portresini yapmıştı. Bu portre ailede değil. Feyhaman Duran’ın bütün eserlerini emanet ettiği İstanbul Üniversitesi’nde duruyor. O sergiyi hazırlarken babamı da yanımda hissetmiştim.
– Bu törende Sabancı Vakfı da iki ödüle değer görüldü. Bu halkla ilişkilerinin başarısıdır, denebilir mi?
“Marifet iltifata tabidir.” Diye bir atasözümüz vardır. Bir iş yapılmalı ki takdir görsün. Sabancı ailesinin kurduğu, çok değerli işler yapan Sabancı Vakfı 19. Altın Pusula’da 2009 yılından bu yana desteklediği “Türkiye Gençlik ve Filarmoni Orkestrası” ile Sponsorluk İletişimi Kültür-Sanat kategorisinde ve “11. Sabancı Vakfı Filantropi Semineri” ile Hedefler için İş Dünyası Platformu – B4G Jüri Özel Ödülü’ne değer görüldü. Vakfın, kadın hakları, kız çocuklarının eğitimi gibi başka çalışmaları da var. Bütün bunlar çok değerli çalışmalar. Biz, vakıfla özellikle Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi ve Dilek Sabancı Sanat Galerisi’nin sanat ve eğitim programlarını Mardin ve civarındaki geniş çevreye sevdirmek için birlikte çalışıyoruz.
Aslında Sabancı Üniversitesi’ne bağlı olan müzelerimiz de ailenin topluma dönük hizmetlerinin bir sonucu, Sakıp Sabancı evi olan Atlı Köşk’ten ceketini alıp çıkıyor. Ve müze yaptığı evini kamuyla, hiç tanımadığı insanlarla paylaşıyor. Hâlâ halktan aldığını halka veren felsefesiyle yaptığı hizmetleriyle yâd ediliyor. Onun için Türkiye’nin köklü ailelerinin böyle işlere önem vermesi gerekiyor.