McKinsey&Company şirket ortağı Alessandro Agosta, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle petrol …
McKinsey&Company şirket ortağı Alessandro Agosta, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle petrol talebi sert düşüş gösterse de doğal gazın salgına karşı daha dayanıklı bir kaynak olarak öne çıktığını ifade etti.
Enerji sisteminde baz yük olarak kullanılan ve görece daha az kirletici bir fosil yakıt olan doğal gaza talebin büyümeye devam edeceğine dikkati çeken Agosta, uzun vadede talepteki artışta nihai tüketicilerin kullanımının etkili olacağını söyledi.
Agosta, doğal gazın enerji dönüşümünde yenilenebilir enerji kaynaklarını destekleyici ve sistem dengeleyici rolüne işaret ederek, şunları kaydetti:
“Önümüzdeki 15 yılda doğal gazın fosil yakıtlar arasında yüzde 15 talep artışıyla en güçlü büyüyen kaynak olacağını öngörüyoruz. Avrupa gibi gelişmiş ekonomilerde enerji talebinde büyük değişimler olmasa da gelişen ve büyüyen coğrafyalarda enerji tüketimi büyüyor ve bu da doğal gaz talebinin artışını sağlayacak etkenlerden birisi. Çin başta olmak üzere Asya bölgesinde ve Brezilya gibi ülkelerde doğal gaz talebinde büyüme öngörüyoruz. Doğal gazın elektrik üretimindeki rolü ülkelerin piyasa dinamiklerine göre şekillenecek fakat düşük karbonlu ekonomiye geçiş için doğal gaz kullanımının azalması gerekmiyor. Doğal gazın karbon yakalama ve verimlilik teknolojileriyle birlikte kullanılması düşük karbonlu bir enerji sistemi ve gaz için daha yeşil bir gelecek oluşturulmasına katkı sağlayacak.”
FİYATLARDA VOLATİLİTE SÜRECEK
Agosta, küresel doğal gaz sektöründe LNG’nin en hızlı talep büyümesinin görüldüğü segment olacağını dile getirdi.
Mevcut durumda, “yeşil LNG” sektörü oluşturmak üzere birçok çalışma yürütüldüğünü aktaran Agosta, “Sağladığı sistem esnekliğiyle LNG talebi ve ticaretinde hızlı bir büyüme bekliyoruz. LNG tüketen ülkeler giderek artıyor ve LNG ticaretinin her yıl yüzde 1-2 büyüdüğünü gözlemliyoruz. Şu an küresel doğal gaz talebinin yüzde 13’ünü oluşturan LNG’nin payının 2035’e kadar yüzde 18’e ulaşacağını öngörüyoruz.” değerlendirmesinde bulundu. Arz-talep dinamiklerinin ve jeopolitik gelişmelerin doğal gaz ile LNG fiyatlarının öngörülmesini zorlaştırdığını dile getiren Agosta, “Kısa vadede fiyatlarda 2020’de gördüğümüzden daha fazla volatilite yaşanacağını düşünüyoruz.” dedi.
GAZ ÜRETİMİNDE YENİ ÜLKELER SAHNEYE ÇIKABİLİR
Agosta, bu dönemde dünyada doğal gaz yatırımlarına ilişkin hesap yapmanın da zor olduğunu belirterek, “Planlamalara baktığımızda yatırımlarda aslan payını doğal gaz üretim sektörünün alacağını söyleyebiliriz. Bu dönemde Rusya, Azerbaycan, Norveç ve Kuzey Amerika gibi büyük üretici ülkelerin yanı sıra Orta Doğu ve Afrika’da bazı ülkelerin doğal gaz üretimini artırmasını bekliyoruz.” ifadelerini kullandı.
Doğal gaz talebinin yüzde 80’inin boru hatlarıyla karşılanmaya devam edeceğini kaydeden Agosta, bu nedenle doğal gaz boru hattı projelerinin önemini koruduğunu söyledi. Agosta, Avrupa gibi olgunlaşmış piyasalarda çok büyük ölçekli boru hatlarına ihtiyaç duyulmayacağını fakat Çin, Brezilya ve Kuzey Amerika gibi yerlerde bu alanda yeni gelişmeler yaşanacağını anlattı.
“KARADENİZ’DEKİ GAZ KEŞFİ BÜYÜK BİR BAŞARI”
Türkiye’nin doğal gaz piyasasındaki gelişmelere ve Karadeniz’deki keşfe de değinen Agosta, Sakarya Gaz Sahası’ndaki 405 milyar metreküplük doğal gaz keşfini “büyük bir başarı” olarak nitelendirdi.
Agosta, Türkiye’nin coğrafi konumuyla doğal gazda arz ve talebin buluştuğu, boru hatlarıyla direkt gaz akışının sağlandığı bir merkez olduğunu vurgulayarak, “Bu da Türkiye’yi hem destinasyon hem de transit pazarı haline getiriyor. Bunun büyük bir avantaj olduğunu düşünüyorum.” değerlendirmesinde bulundu. Küresel doğal gaz talebi, geçen yıl 2019’a göre yaklaşık yüzde 2,5 azalarak 3,9 trilyon metreküp seviyesinde gerçekleşti.