DOLAR
35,8577
EURO
37,2901
ALTIN
3.222,48
BIST
10.082,10
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
15°C
İstanbul
15°C
Hafif Yağmurlu
Cuma Hafif Yağmurlu
14°C
Cumartesi Hafif Yağmurlu
12°C
Pazar Hafif Yağmurlu
11°C
Pazartesi Çok Bulutlu
8°C

Dr. Alaz Pesen: ‘Kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz’

Müzisyen Alaz Pesen, yeni albüm çalışmaları yaparken yeni bir tekli çıkardı. “Yabancısıyım Bu Şehrin” adlı albümünün de çıkış parçası olma …

Dr. Alaz Pesen: ‘Kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz’
22/02/2021 06:39
238
A+
A-

Müzisyen Alaz Pesen, yeni albüm çalışmaları yaparken yeni bir tekli çıkardı. “Yabancısıyım Bu Şehrin” adlı albümünün de çıkış parçası olma özelliği taşıyan şarkının sözleri yaşanmış gerçek bir hikâyeye dayanıyor.

Pesen, müzisyen bir ailenin çocuğu, bir dedesi kendini “Türkülerin Efesi” olarak tanımlıyor, yalnızca kahramanlık türkülerinin değil, bu topraklarda yazılmış tüm türkülerin tutkunu ve yorumcusu Hasan Mutlucan… Diğer dedesi ise ressam Mehmet Pesen, ancak o da hem bateri, hem de trompet çalarmış… Anne ve babası ise Ruhi Su Dostlar Korosu’nda tanışmışlar, daha sonra da Timur Selçuk’un korosuna devam etmişler… Kendisi de bu vesileyle küçük yaşlarda defalarca Timur Selçuk’un provalarına katılma imkânı bulmuş…

Pesen dedesi Hasan Mutlucan’ın evinde yan yana duran iki portreden bahsediyor; Mustafa Kemal Atatürk ve Nâzım Hikmet… Pesen, konservatuvarın viyola bölümünde bir süre okuyup bıraktıktan sonra, klasik gitar dersleri almış ve ilk bestelerini de Nâzım Hikmet şiirlerine yapmış. Daha sonra ise şarkı sözü yazmaya başlamış. Pesen, “Bestecisi ve solisti olduğum “Dalga” isimli grubun “Denizim Olsun” albümü, profesyonel olarak yayımladığım ilk şarkılar anlamına gelir benim için” diyor ve ekliyor: “Bu albümün prodüktörlüğünü Cenk Erdoğan yapmıştı, dedem Hasan Mutlucan’la da bir düetimiz oldu yine bu albümde…

Daha sonra profesyonel müziğe akademik çalışmalarım sebebiyle ara verdim. Sonrasında profesyonel müzik kariyerime “Acaba” (2019) isimli single çalışmamla solo olarak devam etme kararı aldım… Ardından da “Ölüyorum Sana”, “Vampirella” ve “Çatlak” geldi. Son olarak Ocak 2021’de “Bazen Tek, Bazen Duble”yi yayımladım.” Şarkı çevirisi alanında yazdığı doktora tezini tamamlayıp Boğaziçi Üniversitesi’nden “Yılın Doktora Tezi” ödülünü de aldıktan sonra, Boğaziçi Üniversitesi tarihinde bir ilki gerçekleştirerek “Şarkı Çevirisi” dersini vermeye başlayan (Dr. Öğretim Görevlisi, Boğaziçi Üniversitesi, Yabancı Diller Yüksekokulu & Çeviribilim – Kuzey Kampus) Pesen, bu sıralar ilk solo albümü “Yabancısıyım Bu Şehrin”in son dokunuşlarıyla uğraşıyor.

Pesen, “Burak Yıldırım ile, içinde içime sindire sindire yazdığım, çaldığım ve söylediğim şarkılar, sürpriz bir şarkısı çevirisi ve bir de sözleri Sema Göksel’e ait olan bir parça yer alıyor albümde. Umuyorum ki 2021 yılının sonlarına çok kalmadan yayımlayacağım bu albümü de” diyor.

‘ÜLKEMİZ İÇİN ÜZÜCÜ’

– Boğaziçi Üniverisitesi’nde öğretim görevlisi olarak görüşlerinizi merak ediyorum. Son yaşanan olayları nasıl yorumluyorsunuz?

Müziyen kimliğimle de akademisyen kimliğimle de üniversitenin tüm bileşenlerince belirlenmeyen bir rektörlük anlayışına karşıyım. Rektörlük seçimi üniversitenin bileşenleri, yani öğretim elemanları dediğimiz öğretim üye ve görevlileri, çalışanları ve öğrencilerinin de temsili şekilde dahil olduğu bir seçimle belirlenmeli, bu seçimde ilk sıralarda yer alan isimler Cumhurbaşkanlığı’yla paylaşılmalı ve elbette Cumhurbaşkanı da en çok oy alan kişiyi atamalıdır. Hem hukuki, hem de meşru olan yöntem bu olacaktır. Bu şekilde yalnızca Boğaziçi Üniversitesi ya da söz konusu demokratik seçimle rektörü belirlenen üniversite değil, tüm ülke kazanır. Akademiyi liyakat ve demokrasiden koparmak, hem bugün hem de yarın ülkenin dört bir yanından gelen/gelecek/gelmeye devam edecek öğrencilerimizin okuyabileceği çok değerli devlet üniversitelerinin sayısının azalması ve hatta sıfıra inmesi anlamına gelir ki bu ülkemiz için çok üzücüdür. Çok üzücüdür, çünkü bizi ileriye değil, geriye götürür. “Kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz” dememizin ve de bunu söylemeye devam etmemizin sebebi işte tam da budur.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.