İnsanlık tarihi, milattan önceki zamanlardan beri süregelen uzun bir süreç. Bu süreçte birçok kral ve kraliçe tahta gelmiş tahttan inmiş, birçok savaş yaşanmış ve yeni eğitim dönemlerine girilmiş. Bütün bunlar olurken kadınlar da önemli işler yapıp, insanlığa faydalar sağlayan pek çok icatta bulunmuşlar. Gelin İslam Tarihi için önemli kişiler olan ama haklarında hiç konuşulmayan bu kadınlara haklarını verelim ve onları tanıyalım!
Kaynak: https://feminisminindia.com/2017/06/2…
Tarih boyunca birçok kadın gerek hükümdar gerek de bilim insanı olarak toplumlar için önemli rollere sahip oldu. Fakat onların isimlerini, insanlığa katkılarını ve hayatlarını çok azımız biliyoruz. İslam tarihinde de güçlü ve bilgili kadınların sayısı azımsanamayacak kadar çoktu. Gelin onlardan birkaçından bahsedelim…
1. Khadijah
MS 555 yılında doğan Khadjjah, ya da bizde bilinen ismiyle Hatice, İslam peygamberi Hz. Muhammed’in karısıydı ve kendisi ilk Müslüman olan kişi olarak bilinmekte. Mekke’nin Kureyş kabilesinde tüccar bir ailede doğdu ve ticaret işini babasından etkili bir şekilde öğrendi. Babasının ölümünden kısa bir süre sonra işi devraldı ve esas olarak Mekke, Suriye ve Yemen arasında ticaret yaptı. Ticaret ve işletmelerde tamamen erkeklerin egemen olduğu bir dönemde Mekke’nin en başarılı tüccarlarından biriydi. Dürüstlüğü ve yardımseverliğiyle tanınıyordu. İhtiyaç sahiplerine birçok yardımda bulundu.
Ticaretle uğraşan tek kadın olarak dönemine adını altın harflerle yazdırdı. Peygamberle evlenmeden önce iki kez evlenmiş ve bir daha evlenmemeye karar vermişti. Ancak Peygamber’i ticaret kervanlarını Suriye’ye götürdüğü için işe aldıktan sonra dürüstlüğünden etkilendi ve evlilik ihtimalini yeniden gözden geçirdi. Bir arkadaşı aracılığıyla Peygambere evlilik teklifi ile yaklaşan kişi Hatice’ydi. Bu anlamda toplumun kadınlardan beklediğinin tam aksini yapmıştı.
Peygamberin 25 yaşında, Hatice’nin 40 yaşında olduğu ‘alışılmadık’ bir evlilik gerçekleştirdiler. Kendisinin ölümüne kadar 25 yıl süren tek eşli bir evlilik yaşadılar.
2. Nusaybah Bint Ka’ab Nusaybe Bint Ka’ab, Medine’nin Banu Neccar kabilesinin bir üyesiydi ve savaş meydanlarındaki cesaretiyle ünlüydü. Bir savaşçı olarak adı, Uhud Savaşı, Huneyn Savaşı, Yamama savaşı gibi birçok savaşla ilişkilendiriliyor. Uhud Savaşı’nda Hz. Muhammed’in tarafındaydı ve onun koruyucusuydu. Öyle ki, peygamberin kendisini hangi yöne çevirirse çevirsin, Nusaybe Bint Ka’ab’ın onu savunduğunu ve koruduğunu görebileceği yazılı kaynaklarda geçiyor. Kendisi bu savaşta 12 yara aldı. Ayrıca oğlunu öldüren Musaylimah El-Kadhdhab’a karşı da savaşta savaşmış ve kendisi de birçok yara almıştı.
3. ‘Ā’isha Aisha, Hz. Muhammed’in en genç karısı ve en sevilenlerden biri olarak hatırlanır. Ancak, onun eşi olmasının yanı sıra, kendisi aynı zamanda bir bilim insanıydı ve zamanının siyasetinde önemli bir rol oynadı. Miras ve hac ile ilgili olanlar da dahil olmak üzere çeşitli konularda 2 bin 210 hadis anlattığı bilinmekte. Peygamberin ölümünden sonra islam toplumunda ona olan ilgi çok arttı.
Halkın önünde çekinmeden konuşarak büyüyen ataerkil yapılara meydan okudu. Osman’ın ölümünden sonra, MS 656’da Deve Savaşı’nda 4. halife Ali’ye karşı bir ordu yönetti. Savaşı kaybetti ama tarihte belirgin bir iz bıraktı. Savaş alanındaki bu kaybın ardından hadisleri tercüme etmeye devam etti ve islamı yaymaya başladı.
4. Rābi‘a al-‘Adawīyya Irak’ın Basra kentinde doğan Rabia en önemli Müslüman Sufi şairlerinden biriydi. Hayatının ilk dönemlerinde özgürlüğüne kavuşana kadar Güney Irak’ta bir köleydi. Maneviyat fikirleri, ilk tasavvuf geleneğinde son derece önemli kabul edilir ve korkudan veya iyilikten ziyade; sevginin kendisi uğruna tanrı sevgisine odaklanan ‘İlahi aşk’ geleneğinin kurucularından biri olarak kabul edilir. Çeşitli evlenme tekliflerini reddetti ve ‘çilecilik’ hayatını seçti. İnzivada yaşadı, çoğu zaman yoksuldu.
Tasavvuf ilmine dair görüşleri ile tanınan ve ilgi çeken biriydi. Manevi rehberliği ve tasavvuf gelenekleri hakkındaki bilgisi için birçok kişi sık sık ona geliyordu. John Renard, Tasavvuf Tarihi Sözlüğü’nde (2005) onun hakkında; “Yüzyıllar boyunca süregelen hagiografik antolojilerde bir yeri hak eden az sayıdaki kadından biri.” demişti.
5. Lubna Lubna, MS 10. yüzyılda yaşadı ve Sultan III. Abdülrahman Sarayında büyüdü. O zamanlar yaklaşık 500 bin kitabı olan ve dünyanın en önemli kütüphanelerinden biri olan Endülüs Sarayındaki kraliyet kütüphanesinden sorumluydu. Birçok alanda yeteneği ve bilgisiyle insanları şaşırtıyordu.
Matematik alanında oldukça bilgiliydi. Hayatı boyunca Halife’nin sekreteri, katibi olarak ve daha sonra da Hakam II İbn Abdur-Rahman’ın kişisel sekreteri olarak çalıştı. Bununla birlikte, bilgisi ve uzmanlığı yazma ve çeviri ile sınırlı değildi, aynı zamanda bir matematikçiydi ve sokaktaki çocuklara matematiksel denklemler öğrettiği biliniyor. Bütün bunlara ek olarak, aynı zamanda bir şair ve hattattı.
Çeviri konusunda döneminde önde gelen isimlerden biriydi. Hakkında çok az tarihi kayıt olduğu için Lubna hakkında pek bir şey bilinmiyor. Genellikle Lubna’nın bir kişi olmayabileceği, bunun yerine bu yeteneklere sahip olan ancak tarih sayfalarında birbirine karışmış olan Lubna ve Fatima adındaki iki farklı kadın olabileceği öne sürülüyor. Bu spekülasyonların ardındaki gerçek ne olursa olsun, bu kadar yetenekli ve o dönemde eğitim alabilmiş olan kadınların var olduğu inkar edilemez.
6. Al-Malika al-Ḥurra Arwa al-Sulayhi MS 1048’de doğan Arwa, genç yaşta ailesini kaybetti ve o zamanlar Yemen’in hükümdarı olan amcası ve teyzesi tarafından evlat edinildi. Kraliçe tarafından eğitildi ve daha sonra 17 yaşındayken prensle evlendi. Bir süre sonra kral ve kraliçe öldü ve prens de iyi olmayan sağlığı ve felci nedeniyle ülkeye hükmedemiyordu.
Arwa Yemen’in tek hükümdarı olarak tahta çıktı. İktidara geldikten kısa bir süre sonra krallığın başkentini Sana’a’dan Cibla’ya kaydırdı. Burada intikam için daha rahat hareket edebilecekti. Necahi hükümdarını yok ederek merhum kralın ölümünün intikamını aldı.
Tahtta olduğu süre boyunca eğitime oldukça önem verdi. Saltanatı boyunca birçok okul inşa ettiği ve ekonomiyi önemli ölçüde iyileştirdiği biliniyor. Zamanına göre, zekası cesur, bağımsız bir kadın olması ile birçok genç kadına ilham olmuştu. Halkının desteğini asla kaybetmedi ve 1138’deki ölümüne kadar iktidarda kaldı.
7. Sayyida al-Hurra Seyyida, İspanya’nın son Müslüman devleti olan Granada Krallığı’nda doğdu. Ailesi, 1492 yılında imparatorluğun yıkılmasından sonra Fas’a taşındı. İlk kocasıyla birlikte Fas’ın kuzeyindeki Tetouan şehrini yeniden inşa etti ve daha sonra 1515’te kocasının ölümünden sonra tek başına şehri yönetti.
Gerçek adı bilinmiyor ve Sayyida al Hurra, özgür ve bağımsız asil kadın anlamına geliyor. Otoriteye boyun eğmeyen bir kadın olarak tarihe geçti. Oldukça güçlü biriydi. İslam tarihinde al Hurra unvanını alan son kişi oydu.
Korsan kraliçe olarak biliniyordu. Seyyida, genellikle kendisine atfedilen ‘İlk Korsan Kraliçe’ unvanıyla alışılmadık bir kraliçeydi. İspanyol ve Portekiz gemilerine hakim olduğu korsan filosuyla Batı Akdeniz’in büyük bir bölümünü kontrol ediyordu. Daha sonra Fas kralı ile evlendiğinde, gücünden vazgeçmeye niyeti yoktu ve başkente kendisi gitmek yerine Kralın Tetouan’a gelmesini sağladı. Bu, Fas tarihinde kralın başkentte evlenmediği ilk ve tek zaman olarak kayıtlara geçti. 30 yıllık hükümdarlığının ardından damadı tarafından tahttan indirildi ve sonraki hayatı ise bilinmiyor. Sırra kadem bastı.
İslam tarihi hakkında konuşulurken bu önemli kadınların yaşamları çoğu zaman göz ardı ediliyor Oysa, göğüs gerdikleri zorluklar ve yaptıkları başarılı işler bilinmeyi, takdir görmeyi hak ediyor. Bu kadınların içinde yaşadıkları toplumsal dönem göz önüne alındığında, başarabilecekleri her şey için canla başla savaşmalarını, kısıtlamalar karşısında korkusuz olmalarını ve kendi kimliklerinden dolayı özür dilememelerini gerektiriyordu. Bir kadın olarak o dönemde bunları başarmak ne yazık ki çok da kolay değildi.
Çevrelerindeki ataerkilliğe rağmen, savaşmayı ve değiştirmeyi seçtiler. Başardıkları birçok şey, henüz hayattalarken görememiş olsalar da, o dönemlerde şekillenmeye başlayan daha büyük bir mücadelenin habercisiydi. Bugün bile, burada bahsettiğimiz kişiler tarihteki birçok insanın yalnızca bir kısmı.