DOLAR
35,1981
EURO
36,7471
ALTIN
2.968,65
BIST
9.724,50
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
14°C
İstanbul
14°C
Az Bulutlu
Pazartesi Hafif Yağmurlu
12°C
Salı Hafif Yağmurlu
12°C
Çarşamba Hafif Yağmurlu
11°C
Perşembe Hafif Yağmurlu
12°C

İsveç ve Finlandiya’nın üçlü muhtıraya uymama ihtimali: ‘Türkiye her an veto hakkını kullanabilir’

Temmuzun ilk haftasında Kanada, Almanya ve Arnavutluk gibi bazı ülkeler meclislerinde İsveç ile Finlandiya’nın NATO’ya katılım protokollerini …

İsveç ve Finlandiya’nın üçlü muhtıraya uymama ihtimali: ‘Türkiye her an veto hakkını kullanabilir’
09/07/2022 10:46
41
A+
A-

Temmuzun ilk haftasında Kanada, Almanya ve Arnavutluk gibi bazı ülkeler meclislerinde İsveç ile Finlandiya‘nın NATO’ya katılım protokollerini onaylarken, konu, Türkiye’de tartışma yaratmaya devam ediyor. Sebebi ise İsveç ve Finlandiya’nın, imzalanan ortak mutabakatın ardından ‘güven vermeyen’ açıklamaları. En son İspanya’nın Madrid şehrinde düzenlenen NATO Liderler Zirvesi sırasında iki ülke de üyeliği konusunda Türkiye ile imzaladıkları mutabakat metnine göre, Türkiye’nin ‘terör örgütü’ kabul ettiği PKK, FETÖ ve PYD/YPG konusunda ortak hareket etme ve Türk ulusal çıkarlarını koruma gibi bir dizi söz vermişti. Fakat çok geçmeden İsveç ve Finlandiya’dan tersi yönde açıklamalar geldi. Öyle ki, İsveç Dışişleri Bakanı Anne Linde 5 Temmuz’da yaptığı açıklamada “Her üç ülkenin de bunun iyi bir muhtıra olduğunu görebilmesini ve Türk parlamentosunun da onaylayabileceğini hissetmesine imkan vermesini umuyorum” dese de bu açıklamasından tam bir hafta önce “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a boyun eğmedik” demişti. Ayrıca Türkiye’nin anlaşmaya oturduğu ülkelerden iadesini istediği 33 ‘terör zanlısının’ iade talebine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö, Ankara’nın sözünü ettiği davalara dair mahkemelerin zaten karar verdiğini belirterek, “Bu davaları tekrar ele almak için bir sebep göremiyorum” açıklaması ile Türkiye’nin talebini yerine getirmeyeceklerini net bir şekilde ifade etmiş oldu.

Konu ile ilgili olarak son tartışma yine Niinistö’dan geldi. Niinistö, üçlü muhtırada YPG ile ilgili kullanılan ifadelerin, Finlandiya’nın Suriye’nin kuzeyine ‘yardım göndermesine engel olmayacağını’ söyleyerek, “Belgede YPG gibi örgütlere değinilmesine pek istekli değildik çünkü diğer NATO ülkeleri ile Türkiye’nin ona bakış açısı arasında büyük bir fark var. Türkiye onları terörist olarak kabul ediyor” ifadelerini kullanmıştı. Anlaşmadaki maddelerin kendilerini bağlamayacağı şekilde hazırlandığına dikkat çeken Niinistö, “Metinde onlara değinilmesi, Türkiye’nin ana maksatlarından biriydi ve nihayetinde bunu kabul ettik çünkü bu konuda hiçbir şey değişmedi. Belgede onlardan terör örgütü olarak söz edilmiyor ve Türkiye’nin istediği şekilde adlandırılmadılar” şeklinde konuştu. Bunun üzerine ‘Acaba anlaşmada Türkiye aleyhine kullanılacak boşluklar mı var?’ soruları çok geçmeden gündeme gelirken, Türk yetkililerden de “Belgeye uymak zorundalar yoksa veto edeceğiz” açıklamaları gecikmedi.

Peki tartışmalar yaratan ortak mutabakatın içeriği Türkiye’yi etkileyecek mi? Maltepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Ünal ve Vatan Partisi Uluslararası İlişkiler Bürosu Başkanı Prof. Dr. Semih Koray, Finlandiya ile İsveç’in tutumunu, Türkiye’nin NATO ilişkileri ve dış politikası çerçevesinde Sputnik’e değerlendirdi.

‘NATO’nun genişlemesi ABD için o kadar önemli ki, Türkiye’ye değil, İsveç ve Finlandiya’ya kabul etmesi için baskı yapmış’

Üçlü memorandumun Türkiye’nin bütün isteklerini karşıladığına dikkat çektiğini söyleyen Ünal, “Finlandiya Cumhurbaşkanı Niinistö’nun bu tür açıklamalar yapması, metni okumadığı ya da hükümet süreci müzakere ettiği için onların yaptığını doğru bulmadığı gerekçesiyle bir karın ağrısı oluşmuş olabilir. Bu tür metinler genelde yapıcı belirsizlik üzerine hazırlanır. Öyle cümleler yazarsınız ki, her iki taraf da kendi istediklerinin metne girdiğini düşünür, sonrasında da o şekilde yorumlamaya çalışır. Ama bu metinde öyle değil. Buradan anlaşılan, NATO’nun genişlemesi ABD için o kadar önemli ki, Türkiye’ye değil, İsveç ve Finlandiya’ya kabul etmesi için baskı yapmış. Zaten ABD’nin F-16’ları Türkiye’ye satmak için kongresini ikna etmeye çalışacağını söylemesi, Türkiye karşıtlığı ile bilinen bazı kongre üyelerinin ‘Cumhuriyetçi’ olmalarına rağmen bu satışa destek vereceğini açıklaması bu tezi doğruluyor” dedi.

‘Yapılan anlaşmanın kendisi Türkiye’ye karşı, başarı olan şey NATO’nun genişletilmesi değil, güçsüzleştirilmesidir’

Vatan Partisi Uluslararası İlişkiler Bürosu Başkanı Koray, ise üçlü mutabakatın bizzat kendisinin Türkiye’ye karşı yapılan bir anlaşma olduğu görüşünde. Koray konuya açıklama getirerek, “Başarı hedefe göredir; bugün Türkiye’ye karşı bütün güncel tehditler; Ege Denizi, Doğu Akdeniz ve Yunanistan, Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyinden PKK aracılığı ile sağlanıyor. Bu tehditlerin kaynağında ABD, NATO ve İsrail ekseni söz konusu. Bugün Türkiye’nin tek başarı ölçütü; Türkiye’ye yönelik tehditlerin kaynağı olan NATO’nun genişlemesi güçlendirilmesi değil, NATO’nun güçsüzleştirilmesidir” dedi.

‘İmzalanan metinde ‘terör örgütü ifadesinin olmadığı’ yanlış çünkü zaten cümlenin devamında kullanılıyor’

Metnin terör faaliyetleri ile ilgili konuları içeren 4 ve 5’inci maddelerinin çok açık olduğunu söyleyen Ünal, “Bu tür belgeler bir bütün olarak değerlendirilir. Belgenin girişinden itibaren de konunun ‘terörizm ile mücadele’ olduğu açık. 4’üncü maddede Türkiye’nin milli güvenliğine yönelik bütün tehditlere karşı İsveç ve Finlandiya’nın Türkiye’ye tam destek vereceği söyleniyor. Bu çerçevede de YPG/PYD ve FETÖ’ye destek vermeyeceklerini taahhüt ediyorlar. Bu cümlede ‘terör örgütü denilmiyor’ diye bir konu gündemde ama cümlenin devamında iki devletin de ‘terörizmi bütün şekilleriyle en sert bir biçimde reddeder ve kınarlar’ diyor. Ayrıca devamında herhangi bir şüpheye yer vermeden İsveç ve Finlandiya’nın ‘Türkiye’ye karşı saldırılar düzenleyen bütün terör örgütlerini lanetlerler’ diyor. Bu cümlelere kıyasla Niinistö’nün sözleri, ‘Türkiye’ye niye bu kadar taviz verdiniz?’ şeklinde bir düşünce içinde olduğunu gösterir” ifadelerini kullandı.

‘ABD, NATO aracılığıyla Türkiye’yi zayıflatmak ve güvenliğini tehdit etmek için örgütler kullanıyor’

Türkiye sadece şimdi değil, NATO’ya üye olduğundan beri tehlike altında olduğunu söyleyen Koray, “NATO’nun üye ülkeler içine yuvalandırdığı, yerleştirdiği gladyo aracılığıyla 12 Mart 1971 darbesi, 12 Eylül darbesi, 15 Temmuz darbe girişimi gibi işler çeviriyor. Bunun arkasında hep NATO aracılığıyla Türkiye içine yerleştirilmiş gladyo yatıyor. ABD, NATO aracılığıyla Türkiye’yi zayıflatmak, Türkiye’nin güvenliğini tehdit etmek için beslediği ve araç olarak kullandığı örgütlerle bunu yapıyor” dedi.

‘Mutabakatın Türkiye’ye yönelik tehditlere karşı hiçbir önemi yok, Türkiye’ye karşı olan örgütleri yaratan NATO’nun kendisi’

Koray, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya girmesiyle ABD’nin genişleme hedefine ulaşacağını belirterek şu ifadeleri kullandı:

“Diyelim ki İsveç ve Finlandiya ile imzalanan üçlü mutabakat çok başarılı bir anlaşma oldu, belirlenen hedeflere göre hakikaten bu iki ülke de FETÖ ve PKK ile ilişkisini kesecek; o zaman bile yine de bunun Türkiye’ye yönelik tehditlere karşı hiçbir önemi yok. Çünkü zaten NATO’nun kendisi bu araçları Türkiye’ye karşı yaratıyor ve kullanıyor. Üstelik Türkiye’nin kendisine yönelik bütün tehditlerin kaynağı olan NATO’nun genişlemesine ve güçlendirilmesine, teslim olması, buna destek olan bir tutum alması, aynı tehdide maruz kalan diğer ülkelerle olan ilişkilerini de güvensizleştiriyor, onları da tehlikeye atıyor.”

‘İade dosyaları ile alakalı sıkıntı çıkartabilirler ama Türkiye her an veto hakkını kullanabilir’

Finlandiya ve İsveç’in metine uymamak için başvurabileceği bazı yöntemler olduğunu belirten Ünal, “İade dosyaları ile alakalı sıkıntı çıkartabilirler. Türkiye’nin iade taleplerini karşılıksız bırakmak stratejik bir konu değil. İkincil bir konu ama sembolik olarak Türkiye açısından çok önemli. İadeler konusunda bu ülkeler ayak sürmeye giderlerse, Türkiye de bu ülkelerin katılım anlaşmasını onaylamaz. Acele etmek için hiçbir mecburiyetimiz yok. Eğer tüm ülkeler onaylar da sadece Türkiye kalırsa, bu belge sayesinde veto hakkına gerekçe gösterebilir. Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üye olma sebepleri, ittifaktan silah alabilmek. Diyelim ki üye oldular ama istediğimiz gibi davranmıyorlar, o zaman da bu silah isteklerini her defasında veto eder ve hayır deriz” şeklinde konuştu.

‘Türkiye’nin memorandumu imzalaması, Rusya veya Çin’e yönelik politikalarını değiştirmez’

Ünal, Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya girişine ‘şimdilik’ izin verdi diye Türkiye’nin, Rusya veya Çin politikalarının değişmeyeceğine de dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı:

“ABD bu metni vererek, Türkiye’nin tarafsızlığını satın almış oldu. Çünkü Türkiye’nin kayıtsız şartsız kendilerine destek vermeyeceğini onlar da biliyor ama karşı ‘tarafa geçmesini’ engellemek için bunu yapıyorlar. Rusya-Ukrayna konusunda olduğu gibi Türkiye’nin tarafsız kalmasına uygun olan da bu. Dikkatli ve dengeli olunmalı. İmzalanan belge de Türkiye’nin bundan sonra da aynı şekilde davranabilmesine imkan veriyor. O açıdan bu metin önemli.”

‘Türkiye, NATO’nun tehdide maruz kalan Rusya ve Çin gibi ülkelerle ittifak kurarak tehlikelere karşı durabilir’

NATO’nun yeni strateji konsepti ile Türkiye’nin itifaktaki konumu arasındaki ilişkiye de değinen Koray, “Bakıldığında Rusya baş düşman, Çin de düşman bellenmiş.Türkiye bu NATO’nun bu tehditlerine, ancak aynı tehdide maruz başka ülkelerle, bölge ülkeleriyle ve dünya çapında ülkelerle, Rusya ve Çin ile ittifak kurarak, onlarla işbirliğini güçlendirerek karşı durabilir. Türkiye’nin o ülkelere yönelik tehdidin artmasına neden olarak ‘NATO’nun genişlemesine evet’ demesi, mantıksız. Bu anlaşmadaki esas sonuç PKK, FETÖ ve benzeri konularda İsveç ile Finlandiya’nın Türkiye’nin taleplerini kabul etmesi, kabul eder gibi görünmesi ya da sonradan bizi kandıracak olması değil. Bugün bu adımla ortaya çıkan sonuç; İsveç ve Finlandiya’nın NATO’nun genişlemesinin yolunu açılmış olması, NATO’nun güçlendirilmesine neden olunması. Bu nedenle anlaşmadaki maddelerin hiçbir önemi yok. İsveç ve Finlandiya’da FETÖ ve PKK’nın kökü kazınsa da Türkiye’ye yönelen tehdit hiç azalmaz. Bu araçların gücü düşmez, üstelik NATO genişlemiş ve güçlenmiş olduğu için Türkiye’ye karşı da, gelişen dünyanın geri kalanına karşı da yeni tehdit imkanları elde etmiş olur” şeklinde konuştu.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.