RECEP KAYALI Türkler İslamiyet öncesi döneme dayanan sözlü anlatım geleneği içerisinde pek çok destan üretmiş, bu sayede milli bilincini …
RECEP KAYALI
Türkler İslamiyet öncesi döneme dayanan sözlü anlatım geleneği içerisinde pek çok destan üretmiş, bu sayede milli bilincini geliştirip tarih sahnesinde her daim yer alma başarısını göstermişlerdir. Zamanla İslamiyet inancını benimseyen Türkler, bu sözlü anlatım ürünlerini yeni inançlarıyla harmanlamayı başarmışlardır. Böylelikle Allah adına yapılan savaşlar gazavatnamelerle tarihe kaydedilmiş, milli bilinç dini bilinçle sentezlenerek devlet- ordu, halk- ordu arasında oldukça güçlü bir ilişki kurulmuştur. Toplumlar, savaş, göç, kıtlık, esaretten kurtuluş gibi konuları işleyen bu anlatılara zor durumda kaldıkları dönemlerde büyük ilgi göstermişlerdir. İnsanlar yaşanılan güncel sıkıntıların ve meselelerin önceki toplulukların başlarına gelip gelmediğine bakmış, tarihten güç alarak rol model bulma yoluna gitmişler hatta kültürel kodlarını bu anlatılar üzerine inşa edip -geçici de olsa- mevcut problemlerine karşı umutlu bir bakış ve güçlü bir psikolojiyle çözüm bulmaya çalışmışlardır. İslamiyet öncesinde başlayıp İslamiyet ile birlikte farklı bir boyuta geçen destanlar modern dönemlerde yerlerini tarihi romana bırakmışlardır.
Tarih romancılığında ülke edebiyatımızın en önde gelen yazarlarından birisi olan Abdullah Ziya Kozanoğlu, kariyeri boyunca üretken bir kalem olmuş; Cumhuriyet’in ilk yıllarında başlayan yazarlık serüveni boyunca otuzdan fazla eser üretmiştir. Öyle ki ortaya koyduğu eserlerle onun tarih romancılığını ülkemiz için yeniden inşa ettiğini ve bulunduğu dönem için toplumun okuma alışkanlığına ciddi bir katkı yaptığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu çok okunma durumu yukarıda bahsettiğim “toplumların güncel sıkıntı ve meseleleri” noktası üzerinden açıklanabilir. Yeni kurulan devletlerin kendilerine tarihten kahramanlar, semboller rol modeller seçmeleri bilindik bir durumdur. Halklar büyük toplumsal olayları kendisinden öncekilerin yaşadıklarıyla kıyaslayarak mevcut durumlarını anlamaya çalışırlar. Böylesi genç devletler için milli bir bilincin oluşması yahut hâlihazırda var olan bilincin kuvvetlendirilmesi çok önemlidir.
UZUN BİR TARİH YOLCULUĞU
Eserlerini bu milli bilince hizmet etme amacıyla kaleme alan Abdullah Ziya Kozanoğlu, yıllar boyunca okuruna Göktürk Devleti’nden Osmanlı Devleti’ne uzanan geniş bir tarih yolculuğu yaptırmıştır. Tarihi gerçeklik ile kurmacayı oldukça başarılı bir biçimde birleştiren yazar romanlarında sahne oluşturma, karakter çizimi ve diyalog kurulumundaki başarısıyla öne çıkmış; eserlerindeki bu başarısı Yeşilçam’daki pek çok tarihi- macera filmine ilham vermiştir. Kozanoğlu’nun geniş tarihi roman havuzu içinde ayrı ayrı ve büyük bir derinlikle işlediği, usta aktör Cüneyt Arkın ile özdeşleşen Malkoçoğlu, Battal Gazi, Kolsuz Kahraman gibi karakterlerin konu edildiği sinema filmleri halk tarafından çok sevilerek kült hâline gelmiştir. Bu durumu, destandan tarihi edebiyata geçen kültür taşıyıcılığı rolünün sinemaya devredilmesi olarak da okuyabiliriz. Bu tür bir okumada da Kozanoğlu’nun hem tarihi romanı hem de tarihi sinemayı derinden etkileyen bir yazar olduğu sonucu çıkartılabilir.
Kozanoğlu güdümlü bir edebiyat kaygısı taşıdığı için abartılı, neredeyse insanüstü özellikler yüklediği roman kahramanları, kendilerine eşlik eden -çoğu zaman kurgusal- yan karakterlerle denizlerden çöllere, kalelerden saraylara; eğlencelerden savaşlara türlü maceralara girer. Ana olaya eklemlenmiş onlarca yan olayla romanlarındaki merak unsurunu sürekli canlı tutmayı başaran Kozanoğlu eserlerinde genellikle çapraz kurguyu tercih etmiş; bir yandan eserin geçtiği dönemin tarihi gerçeklerini “olabildiğince” objektif anlatmaya çalışırken öte yandan eserin okunmasını sağlayan çatışma unsurlarını belirginleştirmek için aşk, savaş, esaret, dostluk gibi konuları işlemiştir.
ROL MODEL KAHRAMANLAR
Neredeyse çizdiği tüm karakterlerde ortak özellikler vardır. Eserlerinde yer verdiği Türk kahramanları ve denizcileri hayattaki tüm olguların, duyguların önüne vatan sevgisini koymuş, haksızlık karşısında tepki gösteren, mazlumun yanında zalimin karşısında duran, organizasyon yeteneği yüksek, zeki, bileği bükülmez, vefalı, hazır cevap karakterler olarak çizilmiştir. Olumsuz özellik olarak da bu kahramanların çeşitli eğlencelere olan düşkünlüklerini öne çıkartılmıştır. Kozanoğlu’nun kahramanlar üzerinden okurlara, topluma anlatmak istediği şey açıktır. Onlara nasıl bir kültürden, düşünce yapısından geldiğini göstermek ister. Kahramanlarının hepsini topluma bir rol model olarak tasarlamıştır. Bu durumu yeni inşa edilen bir ülkenin vatandaşlarına önerilen bir kimlik inşası olarak ele alabiliriz.
Yazarın kendini saklamadığı sık sık araya girip okurla konuştuğu, gerçekleşen olaylar ya da kahramanlarla ilgili yorumlar yapıp zaman zaman taraf tuttuğu bir üslubun kullandığı eserlerde basit, sade, okuru yormayan, sayısı oldukça fazla olan olayları rahatlıkla kaldırabilecek akıcı bir dil kullanılmış. Yazarların araya girerek eserde olan olaylarla alakalı fikir beyan etmeleri genellikle bir kusur olarak kabul edilse de bunun hem dönemi içinde sık rastlanılan bir üslup olduğu hem de eserlerdeki ana amacın sanat yapmaktan ziyade tarihi bir çerçeve içinde milli bilinci oturtma arzusu taşıdığını unutmamak gerekir.
Kozanoğlu’nun tarihi romancılığımızın başlangıcında başı çeken eserleri, uzunca bir aradan sonra geçtiğimiz aylarda yeni kapaklar ve orijinal dile sadık bir çalışmayla Bilge Kültür Sanat yayınları etiketiyle okurlarıyla yeninden buluştu. Tarihi roman meraklıları ve edebiyat araştırmacıları için oldukça keyifli eserlerin günümüzün genç okurlarına farklı bir kahraman tipi göstereceğini düşünmekteyim.