Edvard Munch, tuvallerine çizdiği her çizgide yaşamın acılarını, korkularını ve endişelerini ortaya koyarak, izleyicilerine sanatın sessiz ama derin çığlığını duyurmuştur. Modern sanatın en ikonik eserlerinden biri olan ‘Çığlık’ın yaratıcısı, kendi …
Edvard Munch, tuvallerine çizdiği her çizgide yaşamın acılarını, korkularını ve endişelerini ortaya koyarak, izleyicilerine sanatın sessiz ama derin çığlığını duyurmuştur. Modern sanatın en ikonik eserlerinden biri olan ‘Çığlık’ın yaratıcısı, kendi hüzün dolu hayat hikayesini tuvallerine yansıtırken aynı zamanda bize iç dünyamızın en karanlık köşeleriyle yüzleşme cesareti vermiştir.
Gelin, Edvard Munch’un hayatını, eserlerini ve sanatını birlikte keşfedelim.👇
Kaynak: 1, 2
Edvard Munch, 1863’te Norveç’te dünyaya geldi.
Munch, hayatının ilk büyük kaybını henüz beş yaşındayken annesinin tüberkülozdan ölümüyle yaşadı.
Acılarının zirvesine ise ablası Sophie’nin on altı yaşında tüberkülozdan ölümüyle ulaştı.
Munch, babasının isteği üzerine Christiana Teknik Koleji’nde mühendislik eğitimine başladı.
1882’de Christian Krohg, Frits Thaulow ve Erik Werenskiold gibi önemli ressamların açtığı Sonbahar Sergisi’ni ziyaret etti ve bu grubun etkisinde kalarak bir süre Krohg’dan ders aldı.
Munch, 1885’te Frits Thaulow’un desteği ve bazı burslar sayesinde Paris’e gitti ve bu yolculuk, Munch’un sanat anlayışını derinden etkiledi.
Paris’te bulunduğu yıllarda izlenimcilik, art izlenimcilik ve sembolizmi yakından inceledi.
Bu dönemde Van Gogh ve Gauguin’in çalışmalarını çok beğeniyordu.
Paris’ten ülkesine döndüğünde Norveç’in ilk izlenimci ressamı olur.
1887’de düzenlenen ve eserlerini sergilediği bir Sonbahar Sergisi’nde beklediği ilgiyi göremeyince bunalıma girdi.
1889’da açtığı ilk kişisel sergisinde, 110 eser sergileyerek olumlu ve olumsuz eleştiriler aldı.
Tam bu sırada babasının ani ölüm haberi üzerine bir süreliğine çalışmalarına ara verdi.
1890’da Norveç’teki Sonbahar Sergisi’nde “Karl Johan Sokağı’nda Bir Bahar Günü” tablosu da dahil olmak üzere birçok eserini sergiledi.
1892’de ise Berlin Sanatçılar Derneği tarafından düzenlenen ve bir hafta sonra olumsuz eleştiriler nedeniyle kapatılan bir sergiye katılarak adını daha da duyurdu ve genç sanatçılar arasında pek çok destekçi buldu.
1893’te Norveç’e döndü ve en ünlü eseri olan “Çığlık” üzerinde çalışmaya başladı.
1908’de Kopenhag’ta bir sergi hazırlarken fiziksel ve duygusal yorgunlukla mücadele etmek zorunda kalarak sinir krizi geçirdi.
Hayatının son dönemlerinde sağlığı bozulmaya başladı ve 80 yaşında hayata gözlerini yumdu.