İstanbul Sözleşmesi, aileyi ve kadını güçlendirmeye odaklı olarak ortaya çıkmıştı. Ancak sonrasında küresel LGBT lobilerinin ve bunlarla …
İstanbul Sözleşmesi, aileyi ve kadını güçlendirmeye odaklı olarak ortaya çıkmıştı. Ancak sonrasında küresel LGBT lobilerinin ve bunlarla eşgüdümlü finans ve teknoloji şirketlerinin ülkemiz üzerinde düşünce ve ifade özgürlüğünü baskılayıcı, aile ve toplum değerlerimizi yozlaştırıcı politik bir baskı aracı olarak kullanmaya başlandı. Bunu fark eden Ankara, İstanbul Sözleşmesi’ni feshetti.
Peki Milletlerarası Andlaşmalar Türkiye’nin bir çok ülkenin de taraf olduğu İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi konusunda ne diyor. Bir milletlerarası antlaşmada, o antlaşmaya taraf olan devlet iç hukukundaki yerine göre nasıl hareket eder?
1- AYRILMA HAKKI:
Öncelikle belirtelim ki milletler arası anlaşmalara, sözleşmelere taraf olmak kadar taraflıktan ayrılmak da her egemen devletin hakkıdır. Bir sözleşmenin tarafı olmak demek ayrılmanın asla mümkün olmadığı adeta bir mahkumiyet statüsü oluşturmak anlamına gelmez. Bu nedenle sözleşmelere katılmanın usulünün yanında ayrılmanın usulü de ilgili sözleşmede düzenlenir. Nitekim ayrılma kararı verilen İstanbul Sözleşmesi’nin 80inci maddesi taraflara sözleşmeyi fesih hakkı vermiştir. Türkiye’de bu hakkını kullanmıştır.
2-CARİ SİSTEMİMİZ:
Anayasa madde 104/11 Cumhurbaşkanına milletlerarası andlaşmaların onaylanması ve yayımlanması yetkisi vermiştir. Bunun anlamı Türkiye Cumhuriyeti’ni andlaşmalara taraf yapma yetkisinin yürütmede olmasıdır. Aynı şekilde taraflıktan ayrılma yetkisi de bu düzenleme gereği yürütmeye aittir.
Anayasa madde 90 ise TBMM’ye onaylanan andlaşmaları kanunla uygun bulma yetkisi vermiştir. Bunun anlamı ise anayasada sayılan istisnalar hariç taraf olunan andlaşmaları yürürlüğe koyma yetkisinin TBMM’de olmasıdır.
Anayasal hükümlere göre düzenlenmiş alt normlar ise; sadece dört maddesi yürürlükte olan 1963 tarihli 244 sayılı Kanun ile 2018 tarihli 9 no’lu CBK’dır. CBK hükümleri 244 sayılı Kanunu’nun yürürlükten kaldırılan maddelerinin aynısından oluşmuştur. Cumhurbaşkanı’nın andlaşmaları sona erdirme yetkisi (9 no’lu CBK 3üncü maddesi) 1963 tarihinde 244 sayılı Kanunla kabul edilmiş düzenlemenin birebir aynısıdır. Özetle milletlerarası andlaşmalara ilişkin geçerli sistemiz yaklaşık altmış yıllık bir geçmişe sahiptir. CHS’ye geçişle birlikte yeni bir sistem kurulmamış Meclis ve Yürütmenin yetkileri aynen korunmuştur. Tek fark önceden Bakanlar Kuruluna ait olan yetkilerin başkanlık sistemine geçiş sebebiyle Cumhurbaşkanına verilmesidir.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİNDEN AYRILMA İŞLEMİ CUMHURBAŞKANLIĞI KARARNAMESİ DEĞİL CUMHURBAŞKANI KARARIDIR
Önemle belirtelim ki İstanbul Sözleşmesinden ayrılma işlemi Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi değil Cumhurbaşkanı kararıdır. Bu karar; Anayasanın madde 104/11 fıkrasında yer alan Cumhurbaşkanının milletlerarası andlaşmaları onaylama yetkisinin paraleli olan sona erdirme yetkisine ve bu hususu açıkça düzenleyen 9no’lu CBK’nın 3üncü maddesine dayanmaktadır.
Bu konuda ileri sürülen farklı görüşlerin büyük ölçüde sistemi bilmemekten ve/veya mevzuata hakim olmamaktan kaynaklandığı gözlenmektedir.
3- İŞLEMLERİN PARALELLİĞİ:
İşlemlerin parelelliği ilkesi işlem sıralarının paralel olmasını da içerir.
Buna göre taraf olunan bir andlaşmadan ayrılmak öncelikle taraflık statüsünü sona erdirmekle olur. Bu da sözleşmenin feshi iradesinin yürütme tarafından ilgili merciye bildirilmesini gerektirir. Böyle bir bildirim TBMM tarafından yapılamaz. Taraf olma yetkisi kime aitse ayrılma yetkisi de o organa aittir. Bu da bizim sistemimizde yürütmedir.
Böylece yürütmenin fesih bildiriminden sonra taraf olmaktan çıkılmış ve dolayısıyla yürütülme imkanı ortadan kalkmış bir andlaşmaya ilişkin uygun bulma kanununun da yürülükten kaldırılması aşamasına geçilebilir. TBMM ancak bu aşamada devreye girebilir.