A Milli Erkek Basketbol Takımı’nda Ufuk Sarıca’nın yerine başantrenörlük görevine getirilen Orhun Ene, SPORLİG’den Erbil Altanlar’ın sorularını …
A Milli Erkek Basketbol Takımı’nda Ufuk Sarıca’nın yerine başantrenörlük görevine getirilen Orhun Ene, SPORLİG’den Erbil Altanlar’ın sorularını yanıtladı.
Bir profesyonel olarak her yerde her koşulda çalıştığını dile getiren Ene, şöyle konuştu: “Öncelikle önce şunu ifade etmek isterim; ne pandemi süreci ne de son yıllarda azalan bütçelerimiz benim ayrılma sebeplerinden birini teşkil ediyor. Beni yakından tanıyanlar bilir, bir profesyonel olarak her yerde, her koşulda çalıştım. Yeri geldi 2’nci ligde, yeri geldi milli takımlarda çalıştım. Profesyoneller olarak bizler bu işi seviyorsak ve yapmak istiyorsak zaten her koşulda yapmakla yükümlüyüz. TOFAŞ’ta çalıştığım süre zarfında geçmişe baktığımızda her sene hem teknik hem de organizasyon anlamında daha yukarıya çıktık. Bu çıkış süreci kolay değil. Benim de kendi adıma çalıştığım her kulüpte önem verdiğim ve prensip edindiğim bir özelliğim var. Şöyle ki; çalıştığım organizasyonlarda her sene üzerine katarak çalışmaya devam ediyorum, bu da beni motive ediyor. Ancak 5’inci sezonun başında bu sürecin eskisi gibi olamayacağını, kendi adıma bu farkı yaratamayacağımı gördüğüm için ayrılma kararı aldım. Kulübün de önünü açmak istedim. Bu belki beklenen bir durum değildi. Yaşadığım bu sürecin sonundan ziyade sürecin kendisine bakmak lazım. TOFAŞ çok değerli bir kulüp. Bizler gibi birçok antrenör bu kulüpte görev alacak ve TOFAŞ’ı ileriye taşıyacaklar. Böyle bir organizasyonda yer aldığım için çok mutluyum. Benden önce çalışan insanlardan almış olduğum bayrağı daha yukarıya taşıdım. Benden sonra burada çalışacak insanların örnek gösterilebilecek, çalışmaktan keyif duyulacak bu ortamda bayrağı daha da yukarı taşıyacağına inanıyorum.”
“OYNAYACAĞIMIZ 2 MAÇTA VARIMIZI YOĞUMUZU ORTAYA KOYMAMIZ GEREKİYOR”
“Milli Takım benim için çok ayrı bir yer” diyen Orhun Ene, “Hem oyunculuk hem de antrenörlük kariyerimde milli takım bana çok şey kattı. Bunun da bir parçası olduğum için her zaman gurur duymuşumdur. Bu görev bana teklif edildiğinde tabii ki büyük bir mutlulukla kabul ettim. Açıkçası TOFAŞ’tan sonra çalışmayı düşünmüyordum. Aynı zaman diliminde bazı kulüplerden de teklifler aldım. Ancak milli takım farklı bir yer. Profesyonelliğin ötesinde milli takımı kulüp takımından farklı değerlendirmek gerekiyordu. Bütün bu sebeplerden dolayı görevi kabul ettim. Zor bir süreç. Eleme maçlarında geldiğimiz durum ne bizi ne de basketbol kamuoyunu mutlu eden bir nokta. Bu duruma nasıl geldik? Bu problemin daha sonra uzun uzun oturulup konuşulması gerekir. Bu süreçte gelinen durumda basketbolun bütün aktörlerinin payı var. Bir daha nasıl bu noktaya gelmeyiz, sorunu nasıl çözeriz o ayrı bir konu. Şu andaki bizim öncelikli konumuz Avrupa Şampiyonası’na katılmamızdır. Avrupa Şampiyonası Elemeleri’nde oynayacağımız 2 maçta varımızı yoğumuzu ortaya koymamız gerekiyor. Bunu başarabilecek kalite de oyuncularımız var. Üst düzeyde bütün milli takımlara baktığımızda isimlerin önemli olmadığını görüyoruz. Önemli olan olan bu takımların oynadıkları oyunun bir felsefesi ve disiplinin olmasıdır. Bu oyun düzeninde 3-4 tane iyi oyuncunun etrafında oluşturulmuş bir kimya ve oynamaktan zevk alan oyuncuların bulunduğu takımlar başarılı oluyor. İsimlerden daha çok sahada oynanan basketbolun kalitesi ve mücadelenin gücü önemli. Bu 2 maçta da kadroda yer alacak oyuncularımızın bu mücadeleyi göstereceğini inanıyorum” ifadelerini kullandı.
“OLİMPİYAT ELEMELERİ’NDE BİZİ ZOR BİR GRUP BEKLİYOR”
Olimpiyat elemelerinde kendilerini zor bir grubun beklediğini dile getiren deneyimli başantrenör, “Birbirinden güçlü takımlarla oynayacağız. Sağlıklı bir şekilde hazırlanma süreci yakalarsak her takım kadar bizim de şansımız olur. Statü gereği kolay değil işimiz. Öncelikle Avrupa Şampiyonası’na katılma hakkını elde etmeliyiz. Daha sonra bunun verdiği moral ve motivasyonla Olimpiyat Elemeleri’nde de fark yaratacağımıza inanıyorum” dedi.
“AMACIMIZ POTANSİYELİ ORTAYA ÇIKARTIP MİLLİ TAKIMLARA YANSITMAK”
Milli takım düzeyinde fark yaratacak oyuncu sayısının alt yaş gruplarında çok fazla olduğunu söyleyen Ene, “18-22 yaş grubunda çok yetenekli, milli takım düzeyinde fark yaratacak oyuncu sayımız çok fazla. İnşallah bu gruba dahil oyuncular potansiyellerini geliştirerek ilerleyen yıllarda daha iyi konuma gelirler. Sadece açığa çıkmayan potansiyel üzerinden konuşmanın da milli takım için bir anlamı olmadığını görüyoruz. Potansiyelden daha ziyade sahada yaratılacak fark ve o oyuncuların 4,5 yıl sonra sahaya çıktıklarında ne noktada oldukları önemli. Bu durunda bizlere, kulüplere çok önemli rol düşüyor. Belki de en az suçlanabilecek aktör oyuncular. Bizim görevimiz onları ortaya çıkarmak. Türk basketbolunda baktığımızda her şey istediğimiz gibi gözükmese de bu potansiyel heyecan veriyor. Amacımız bu potansiyeli ortaya çıkartıp milli takımlara yansıtmak” diye konuştu.
“SADECE YABANCI BAHANESİNE SIĞINAMAYIZ”
“Neden bir numara yetiştirmekte zorluk çekiyoruz” sorusuna yanıt veren Orhun Ene, şunları söyledi: “Artan yabancı sayısı ve bu yabancıların Türk oyunculardan daha fazla sorumluluk aldığı yapı neticesinde özellikle bir numara pozisyonunda yabancı isimlerin kullanıldığını görüyoruz. Bizim zamanımızla bu zamanı kıyaslamamak lazım. Bizlerin o dönemde rekabette farklı şanslarımız vardı. Günümüzde ise sadece yabancı sayısı bahanesine sığınamayız. Bugün Türk oyuncuların işleri daha zor ama imkansız değil. Dünyada her sektörde rekabet daha çetin. Bizlerin de oyuncu kardeşlerimize yardımcı olmamız lazım. Ancak onların da bir İspanyol, bir Fransız oyuncu gibi bulundukları noktayı kabul etmeyerek daha çok çalışmaları gerekiyor.”
“BU SÜRECİN OYUNCULARIN EKSİK YÖNLERİNİ GİDERMEK İÇİN FIRSAT OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM”
Covid-19 döneminin basketbola verdiği zararlardan bahseden Orhun Ene, “Bu süreç devam ederken daha önce yapabildiklerimizi yapmak tabii ki mümkün değil. Herkesin daha çok yaratıcı olması gerekiyor. Belki bir araya gelerek müsabakalar yapılamıyor. Normale döneceğimiz zamana hazırlanmak için daha fazla bireysel çalışma yapılmalı. Bu şekilde eksikliklerimiz bir ölçüde de olsa giderilebilir. Basketbol tabii ki maç yapınca güzel. Ama o maçta da en iyi oyuncu olabilmek için bireysel çalışmalar da çok önemli. NBA yıldızlarının Off-Season’da birkaç ayını salonun içinde girerek tek başına zayıf yönlerini geliştirmek için çalıştığını görüyoruz. Bunun için tek pota tek top bile yeterli olur. Bu sürecin oyuncuların eksik yönlerini gidermek için fırsat olduğunu düşünüyorum” dedi.
“BASKETBOL ÜLKESİ OLMAMIZ İÇİN YAPMAMIZ GEREKENLER VAR”
“Özellikle A Milli Takım seviyesinde kendi ülkemizde önemli başarılar elde ettik” diyen Orhun Ene, sözlerini şöyle sürdürdü: Basketbolda istikrarlı bir şekilde başarılı olabilmemiz, basketbol ülkesi olmamız için yapmamız gerekenler var. Biz yakaladığımız başarıları jenerasyonlarla dönemsel olarak alıyoruz. Seyirci desteği ile ülkemizde oynamanın verdiği motivasyon sonuçları tabii ki etkiliyor. Evimizde başarı elde ettiğimiz 2001 ve 2010 sonrası yapılması gerekenleri yapamadığımız için istenilen sonuçları alamadık. Bu konu üzerine çok uzun uzun konuşulması gerekir. Şu gerçek var: Kendi ülkemizde oynadığımız turnuvalarda elde ettiğimiz dereceler dünyada yerimizi belirlemiyor. Yurt dışında yapılan turnuvalarda da istikrarlı bir şekilde ilk 6 arasında kalmayı hedeflemeliyiz. Kalıcı bir basketbol ülkesi olmayı amaçlayarak bu doğrultuda çalışmalıyız. Sadece tek turnuvaya yönelik çalışmalar olmamalı. O turnuvanın etkisi kaybolduktan sonra eski alışkanlıklarımıza dönersek istediğimiz istikrarlı sonuçları alamayız.”
“2001’DEKİ TURNUVANIN YERİ ÇOK AYRI”
2001 Avrupa Basketbol Şampiyonası’nın yerinin çok ayrı olduğunu kaydeden başantrenör Ene, “Avrupa Şampiyonalarında ve büyük turnuvalarda uzun yıllar başarılı olamayan Türk basketbolu için 2001’deki turnuvanın yeri çok ayrıdır. 2001 Avrupa Şampiyonası’nda mükemmel bir organizasyon gerçekleştirdik. Bu organizasyonu düzenleyen ülkenin milli takımı yani bizlerin sahada göstereceğimiz performans merak konusuydu doğal olarak. Basketbolda söz sahibi olan ülkeler ile kıyasladığımızda açıkçası pek de şans verilmeyen bir takım olarak turnuvaya başladık. O dönemi bilmeyen insanlar için bu konjonktür anlatmak lazım. Yaklaşık 3 ayı bulan harika bir hazırlık dönemi geçirdik. 2 tane jenerasyonun bir araya geldiği çok yetenekli bir takımımız vardı.Turnuva boyunca çok zor anlar yaşadık. Gruptan çıkamayacak duruma geldik. Turnuvanın favorilerinden İspanya’yı yenerek üst tura kaldık. Sakatlarımız vardı. Daha sonra çok özel anların yaşandığı son saniyelere kadar heyecanın yaşandığı maçlar oynadık. Ben o jenerasyonda yaşlılar grubundaydım. Kariyerim açısından çok değerli anlardı bunlar. O sürecin sonunda Hırvatistan, Almanya gibi son saniyelerde kazandığımız maçlarla tarihi bir başarı elde ettik” ifadelerini kullandı.
“BASKETBOL HAYATIMIZIN, AİLEMİZİN EN ÖNEMLİ PARÇALARINDAN BİRİ”
Son olarak ailesiyle ilgili gelen soruya yanıt veren Orhun Ene, “Küçük oğlum Denizhan ABD’de okuyor. Basketbol oynayacak pandemi sürecinin bitmesinin ardından. Basketbol değil, eğitim amaçlı olarak ABD’ye gitti. Üniversitede eğitimine devam ederken aynı zamanda da basketbol oynayacak. Büyük oğlum Yiğit de oyunculuğun ardından Darüşşafaka’da antrenörlüğe başladı. O da üniversitede okumaya devam ediyor. Ben ve eşim basketbolcu olduk ancak bunun zorluklarını da yaşadık. Daha sonra ikimiz antrenörlük yaparken onun zorluklarını da en yakından gördük. Tüm bu süreçte çocuklarımız büyük sıkıntılar yaşadılar hem basketbol oynarken hem de şimdi büyük oğlum antrenörlük yaparken. Çünkü onları devamı bizle kıyaslayan veya bizim üzerimizden sürekli onlara mesajlar verenler oldu. Ebeveynleri olarak çocuklarımıza basketbolcu olmaları, bunun olmazsa olmaz olduğu konusunda bir baskı yapmadık. Çocuklarımızın bu konuda kendilerinin istekli olarak seçimlerini yapması için onları özgür bıraktık. Oğullarımız bu süreç içerisinde bizim kadar şanslı değillerdi. Biz basketbolu keşfettik. Daha sonra ne olduğunu arayıp bulduk ve oyuna aşık olduk. Ama Yiğit ve Denizhan basketbolu doğdukları günden itibaren her zaman yakınlarında buldular. Basketbola ulaşmaları çok kolay oldu. Zorluk içerisinden gelen birinin basketbolcu olması daha kolay. Her türlü imkana sahip olan insanların bu imkandan vazgeçerek salona kapanması, çalışması, iyi bir basketbolcu olmak için motive olması çok daha zor. Bizden farklı bir dünyaya gelen çocuklarımız basketbolu seviyorlar. Basketbol hayatlarından önemli bir parça ancak basketbolun dışında sahip oldukları çok önemli özellikleri de var. Çocuklarımızla basketbolu konuşuyoruz, paylaşıyoruz. Onların da kendilerince bir hayatı var. Bununla birlikte basketbol hayatımızın, ailemizin en önemli parçalarından biri” diyerek sözlerini noktaladı.