Boğaziçi Üniversitesi’nde gerçekleştirilen eylemleri ve iktidarın tavrını eleştiren Faik Öztrak yanlıştan dönülmesi çağrısında bulundu. Öztrak’ın …
Boğaziçi Üniversitesi’nde gerçekleştirilen eylemleri ve iktidarın tavrını eleştiren Faik Öztrak yanlıştan dönülmesi çağrısında bulundu.
Öztrak’ın açıklamaları şöyle;
Daha dün 2020 nüfusumuz açıklandı. 15-29 yaş arasında 19 milyon 264 bin gencimiz var.
Bu, dünya üzerindeki 131 ülkenin nüfusundan fazla. Belçika’nın toplam nüfusu 11,5 milyon, Yunanistan’ın nüfusu 11 milyon.
Ama gençlerimizin 6 milyona yakını; Ne bir işte çalışıyor, ne de herhangi bir eğitim alıyor. Evinde ailesiyle beraber oturuyor. Maalesef ülkemizde “Aile Genci” diye bir sorunumuz oldu.
37 üyeli Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı içinde. Bu konuda en kötü konumdaki ülke Türkiye… OECD’de “aile gençleri oranı” yüzde 13, Türkiye’de ise yüzde 29. Gençlerine iyi bir eğitim veremeyen, İyi iş imkânları sunamayan bir ülke, geleceğe güvenle bakamaz.
“Türkiye’nin en önemli beka sorunu” işte bu. Ama ‘Erdoğan’ın şahsım rejimi’, bıraktık gençlerimize iyi eğitim ve iş imkânı sunmayı, iyi eğitim alan az sayıdaki gençlerimizi bile “terörist” ilan ediyor.
Gençlerimizi düşmanlaştırıyor. Siz bunu hangi akılla, hangi hakla yapıyorsunuz Sayın Erdoğan?
Boğaziçi Üniversitesi. Türkiye’nin göz bebeği bir devlet üniversitesi… Boğaziçi Türkiye’de her öğrencinin, her ailenin hayalini süsleyen bir bilim yuvası. Türkiye’nin her yerinden, her sosyal katmandan öğrenci, bu okula iyi bir eğitim almak için geliyor.
BOĞAZİÇİ’NE ÖĞRENCİLER ATAMAYLA GELMİYOR
Boğaziçili öğrencilerimiz, bu ülkenin Bilimine, teknolojisine, üretimine katkı vermek istiyor.
Dünyadaki diğer gençlerle yarışabilmek, en iyi yaşam standartlarına ulaşmak istiyor.
Boğaziçi’ne öğrenciler atamayla gelmiyor. Alın teriyle, büyük çabalarla giriyor. Bu öğrenciler; Boğaziçi’ne girmeye sadakatleriyle değil, kendilerinin de söylediği gibi; zehir gibi zekâlarıyla, emekleriyle hak kazandı.
İşte bu nedenle, akla, bilime, hukuka değil, Saray’dan gelecek talimata göre hareket eden, “Kayyum” istemiyorlar.
Diplomalarının üzerinde, hakkında akademik hırsızlık iddiaları olan birinin imzası olsun istemiyorlar.
Kayyumun, son yıllarda gerileyen akademik başarıyı, daha da gerileteceğini görüyorlar.
Times Yüksek Öğrenim Endeksi’nde, Boğaziçi Üniversitesi 2014’te, Dünyanın en iyi 200 üniversitesi arasındaymış.
‘Şahsım Erdoğan rejimi’nin düğmesine basıldıktan sonra, İlk 600’de bile değil.
Bizde kaliteli yükseköğrenim kurumları zaten azdı, Şimdi ‘Erdoğan’ın şahsım rejimi’nde “az” olan da, “yok” olmak üzere.
Boğaziçi Üniversitesinde öğretim görevlileri, öğrenciler, çalışanlar işte bu kötü gidişe “yeter artık” diyor. Üniversitelerini, geleceklerini kurtarmaya uğraşıyorlar.
Boğaziçililerin bu talepleri meşru mu? Son derece meşru… Bu meşru taleplerini de barışçıl bir şekilde, demokratik haklarını kullanarak dile getiriyorlar.
Öğrencilerin haklı taleplerini dinlemek yerine, türlü provokasyonlara girişerek, öğrencilerin meşru eylemlerini çalmaya çalışmak da neyin nesi oluyor?
Yapılan atama yanlış. Yanlıştan dönmek de bir erdemdir. Bu erdemi ya Erdoğan gösterecek, ya da atanan kayyum…
Erdoğan “Eski Türkiye ile mücadele ediyorum” diyerek, Türkiye’de ne kadar nitelikli kurum, kuruluş varsa hepsini dümdüz etti.
Moğol fillerinin bu topraklara vermediği zararı, ‘Erdoğan’ın şahsım rejimi’ verdi.
‘Erdoğan’ın şahsım rejimi’ kaliteli, nitelikli her şeye, herkese düşman…
Türkiye’yi eğitimde, kültürde, sanatta, bilimde ileri taşımak yerine, vasata mahkûm etmeyi maharet sanıyor.
Diğer üniversitelerimizi, Boğaziçi seviyesine çıkarmak yerine, Boğaziçi Üniversitesi’ni aşağıya çekiyor.
Sonuçta milletimiz küresel arenada yarışma gücünü yitiriyor. İşini, aşını yitiriyor. Yazıktır, günahtır.
Bilime düşmanlık edenin sonu hüsrandır.
Hiç bilenlerle, bilmeyenler bir olur mu? Maharet üniversite sayısını 76’dan, 207’ye çıkarmak değildir. Maharet, üniversitelerimizi gerçekten birer bilim yuvası yapmaktır.
Maharet, dünyanın ilk 500 üniversitesi arasına, 15-20 üniversitemizi sokmaktır. Sadece binalardan oluşan, doğru dürüst öğretim elemanı olmayan, yüksek lise tahsili yapılan kasaba üniversiteleriyle milletin çocuklarının hayalini çalmaya ne hakkınız var?
Ailelerin emeklerini çalmaya ne hakkınız var? İşte biraz önce rakamları verdim. O hayallerini çaldığınız gençlerimiz, ellerinde üniversite diplomalarıyla, emekleri çalınan ailelerimizin eline bakıyor.
‘Erdoğan’ın şahsım rejimi’nin bu yaptığı da, kuşkusuz büyük bir siyasi hırsızlıktır.
‘Erdoğan’ın şahsım rejimi’nin en büyük siyasi hırsızlığı ise; milletin gülüşünü çalmasıdır.
83 milyonu aşan koca bir ülke, gülmeyi unuttu. Karamsarlık, keder, kasvet kader oldu. Memleketin bereketi kaçtı. Bunun nedeni belli. Devletin adalet direği çöktü. Enkazın altında hep beraber kaldık.