Sinema yazarları Bergen filmini yorumladı… Etkileyici performans!

Başrollerinde Farah Zeynep Abdullah, Erdal Beşikçioğlu ve Tilbe Saran’ın yer aldığı “Bergen” 4 Mart’ta vizyona giriyor. Senaryosunu Yıldız Bayazıt ve Sema Kaygusuz’un yazdığı, direktörlüğünü Mehmet Binay ve M. Caner Alper’in üstlendiği sinema, efsanevi müzikçi ‘Bergen’in hayatını anlatıyor. Sinema muharrirleri Şenay Aydemir, Müjde Işıl, Atilla Dorsay, Tunca Arslan ve Uğur Vardan, “Bergen”i kıymetlendirdi. Sineması beğenen muharrirler, “Oyunculuklar üst seviye. Farah Zeynep Abdullah’ın performansı etkileyici” dedi.

Farah Zeynep Abdullah’ı çok beğendim

* Atilla Dorsay: “‘Dilberay’dan sonra ‘Bergen’ geldi. Ve böylelikle acıların bayanı olma özelliği hakkında öbür bir sinema izledik. Birincisinde çok melodram havası vardı. Bu sinema de o denli başladı fakat giderek değişti. ‘Bergen’in şanssız ve bahtsız dramatik öyküsünü hayli muvaffakiyetle veriyorlar. Uzun bir sinema lakin karşımızda örnek alınacak bir hayat var. Ülkemizde giderek artan erkek sorunu üzerine yaşanmış bir hikaye de… En büyük özelliği bayan cinayetleri konusunda sağlam ve çok acı dersler vermesi. Oyunculuk üst seviyede. Farah Zeynep Abdullah’ı çok beğendim.”

Derli toplu bir biyografi sineması olmuş

* Uğur Vardan: “Bergen, başı sonu trajik bir kıssanın kahramanıydı ve yaşadıkları sinemasal olarak gereğince materyal barındırıyordu. Mehmet Binay-M. Caner Alper imzalı bu son adım ise derli toplu bir biyografi olurken bilhassa sanatçıyı canlandıran Farah Zeynep Abdullah’ın (şarkıları da onun sesinden dinliyoruz) etkileyici performansı sinemaya damga vuruyor. Keza Erdal Beşikçioğlu, Nergis Öztürk ve Tilbe Saran da bence çok yeterliydi. Sinemanın artılarından biri Yıldız Bayazıt-Sema Kaygusuz ikilisinin kaleme aldıkları ölçülü biçili senaryo olmuş.
Eldeki, istenirse yükseltilebilecek (ve hasebiyle sömürülebilecek) acı dozajını aralı tutmuşlar ve bu yanıyla ‘Bergen’, son devirde karşımıza gelen ‘Müslüm’ ya da ‘Dilberay’ üzere tıpkı kulvarın üretimlerinden daha farklı bir çizgiye oturmuş. Bir de anlatılan bu hikayenin ‘kadın cinayetleri’ sorunu içinde düşünülmesi gerektiğine ve tahlil adresinin ‘İstanbul Sözleşmesi’ olduğuna dair yapılan vurgu da değerliydi.”

Gişede yolu açık görünüyor

* Müjde Işıl: “Bergen’in hayat hikayesi etkileyici oyunculukla anlatılmış. Farah Zeynep Abdullah, müzikleri da kendisi seslendirerek karakterini hissederek canlandırmış. Erdal Beşikçioğlu, aşkı nefret bataklığına çeviren belalı erkeği muvaffakiyetle oynamış. Bergen’in kendi eliyle kendini bir erkeğe teslim etmesinin baba travmasıyla açıklanması, senaryonun temelini güçlendirmiş. Sıfırdan yükseliş hikayesi yerine konservatuvarlıdan arabesk şarkıcılığına hakikat bilakis bir ‘göç’ öyküsüne vurgu yapılması ve ajitasyona meyledilmemesi, sinemanın duygunu yükseltmiş. İstanbul Sözleşmesi’nin kıymetine dikkat çekmesi de ibretlik. Sinemanın gişede yolu açık görünüyor.”

Bergen’in acılarını sömürmüyorlar

* Şenay Aydemir: “Bergen’in hayat öyküsü Türkiye’nin 60’lardan 90’lara uzanan dönüşüm sürecinin birçok kademesiyle birlikte okunabilir. Sinemanın yaratıcılarının bu fırsatı yeterli değerlendirdiğini söylemek sıkıntı. Bergen’in acılarını sömürmemeye itina gösteriyorlar. Öte yandan Türkiye’de biyografi sinemaları için bir öykü şablonu oluştu denilebilir. Bu sinema, o şablonu en güzel uygulayanlardan.”

Bayana şiddet problemini anlatıyor

* Tunca Arslan: “Ele aldığı kahramanı gerçeğe uygun bir formda işlemiş. Bu açıdan beğenenlerdenim. Birinci 20-25 dakika anlatım dağınıktı lakin sonra âlâ toparladı. Canan Gerede’nin 1995’te çektiği ve Bergen’i husus alan ‘Aşk Vefattan Soğuktur’ sinemasına kıyasla gerçeğe daha uygun bir imal izledik. Oyunculuklar üst seviye. Bayana şiddet sorununu 8 Mart’a yaklaştığımız şu günlerde epeyce net biçimde ortaya koyuyor.”

?