Tek somut delil yok hukuksuzluk bitsin

2013 yılında başlayan Seyahat Parkı direnişinin üzerinden 11 yıl geçti. Seyahat davası kapsamında iş insanı Osman Kavala, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili seçilmesine rağmen tartışmalı halde vekilliği düşürülen avukat Can Atalay, şehir plancısı Tayfun Kahraman, belgeselci Mine Özerden ve sinema imalcisi Çiğdem Mater hala cezaevinde.

Meriç Demir Kahraman, kızları Vera ile birlikte Silivri’deki Marmara Kapalı Cezaevi’nde eşi Tayfun Kahraman’ı ziyaret etti. Kahraman, “Tayfun’un konutta değil de burada olması için bir tane somut kanıt, münasebet bize sunulmadı. 25 aydır bu zulmü yaşıyoruz Vera’yla beraber” dedi.

25 AYDIR HER CUMA…

Kahraman,  şunları söyledi: “Gezi Parkı’nın park olarak kaldığı gerçeği bizim için en önemli olan şey zira aslında bizim tek talebimiz vardı. Vera’nın yarın okulda mezuniyeti var. Bugün mezuniyet gösterisini aslında babasına Silivri’de yaptı. Tayfun’un morali, umudu yerinde. Biz 25 aydır her cuma günü buraya geliyoruz ve bu 110’uncu gelişimiz. Uzun vakittir adaleti bekliyoruz.” 

Şehir plancısı Tayfun Kahraman

Vera iki yıldır babasını görmek için cezaevine gidiyor.

Annesi Meriç Kahraman’la birlikte dün Silivri’ye giden 5 yaşındaki Vera yarın mezun olacak fakat babası tekrar yanında olamayacak.

Sarısülük’ün annesinden Emine Şenyaşar’a destek

Gezi Parkı aksiyonlarında hayatını kaybeden Ethem Sarısülük’ün annesi Sayfi Sarısülük, öldürülen 2 oğlu ve eşi için Adalet Bakanlığı önünde 118 gündür adalet nöbeti tutan Emine Şenyaşar’a takviye ziyaretinde bulundu.

14 Haziran 2018’de Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde AKP eski milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın seçim çalışmaları sırasında Şenyaşar ailesi ile Yıldız’ın muhafaza ve yakınları ortasında çıkan tartışma silahlı arbedeye dönüşmüş, olayda Mehmet Şah Yıldız ve hastaneye sevk edilen Esvet Şenyaşar ile iki oğlu, Celal ve Adil Şenyaşar hayatını kaybetmiş, sekiz kişi de yaralanmıştı.

‘KAMERA KAYITLARINI ÇIKARIN’

Nöbette konuşan Anne Emine Şenyaşar şunları söyledi:  “Altı yıldır oturmuş ‘çocuğumu bırakın’ diyorum. Hastanede insanları keserek öldürdüklerini hiç gördünüz mü? İnsanların hastanede öldürülüp kayıtların saklandıklarını hiç gördünüz mü? Kamera kayıtlarını çıkarın. Çocuklarımın nasıl zulümle öldürüldüklerini ben de göreyim. Benim çocuklarım ne yapmıştı Erdoğan? Şayet benim çocuklarımın bir hatası varsa iki çocuğum kaldı onları da tutuklayın.” 

Arkadaşlarımız ve eşim cezaevinden çıkarılmalı

Gezi Davası kapsamında tutuklu bulunan sinemacı Çiğdem Mater’in eşi Murat Utku Sözcü TV’de Can Coşkun’un konuğu oldu. Utku “Arkadaşlarımız ve eşim artık cezaevinden çıkarılmalı. Bu nedenini, garezini bilmediğimiz öfkenin bitmesi gerekiyor” dedi. “Hukukun büsbütün ortadan kaldırıldığı bir durumla karşı karşıyayız. Siyasi yargılama diye isimlendirebileceğimiz bu yargı sürecinin sonunda benim eşim ve arkadaşlarımız cezaevinde yatıyorlar” diyerek seyahat davasının siyasi olduğuna vurgu yapan Utku şunları söyledi:

“BU DAVA SİYASİ”

“İlk beraatın akabinde istinafın bozmasıyla bir arada ikinci davada her şeyin nasıl tepetaklak olduğunu, berat kararlarının nasıl ağırlaştırılmış müebbet cezalarına dönüştüğünü, siyasi bir grup mülahazalar içerisinde olduğu muhakkak olan yargı ve hükümet ortasındaki çekişmenin bir paydası haline getirildiğini ve bu siyasi davanın rastgele bir tüzel mesnete dayanmadığını biliyoruz. Bu nedenle 3. Ceza dairesinin olmayan meczuplara karşın cezayı onaması bizler için elbette ülke ismine sarsıcı ve üzücü. Bu ülkenin demokrasisi ve yarınları için son derece kıymetli.”

Utku, siyasette muhtaçlık duyulan olağanlaşmanın hukuksuz münasebetlerle cezaevinde tutulan Seyahat tutukluları için de geçerli olduğunu belirterek, “Özgür Bey’in de vakit zaman olağanlaşma olarak tanım ettiği ve ülkenin bir olağana oturtulmasıyla ilişkilendirdiği sorunların tek tek tahliline gereksinim var. Bunlar kanunsuz münasebetlerle mahpusta tutulan arkadaşlarımız için geçerli.  Umudum bu ülkede yanlışsız temeller üzerinde bir demokrasinin inşa edilmesi. Sanıyorum siyasetçilerin olağanlaşma diye tanım ettiği şey hukuk devletinin yine hakim kılındığı bir yerin oluşturulması” dedi.

81 ile yayılan aksiyonlarda 8 genç hayatını yitirdi

İstanbul’da 2013 yılında Seyahat Parkı`na Topçu Kışlası yapılması için başlatılan inşaat çalışmalarını protesto için düzenlenen, güvenlik güçlerinin sert müdahalesinin akabinde da adım adım tüm Türkiye`ye yayılan hareketlerin üzerinden 11 yıl geçti. Aksiyonlarda 20 yaşındaki Mehmet Ayvalıtaş, 26 yaşındaki Ethem Sarısülük, 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz, 22 yaşındaki Ahmet Atakan, 21 yaşındaki Hasan Ferit Gedik, 15 yaşındaki Berkin Elvan, 22 yaşındaki Abdullah Cömert ve 18 yaşındaki Uygar Yıldırım hayatını kaybetti. AKP iktidarının ‘darbe’ olarak nitelendirdiği eylemlerden6 yıl sonra, 2019’da bir dava açıldı ve yargılamalar başladı. Yargıtay, Seyahat Parkı davasında Osman Kavala’ya verilen ağırlaştırılmış müebbet mahpus Can Atalay, Tayfun Kahraman, Mine Özerden ve Çiğdem Mater Utku’ya verilen 18 yıl mahpus cezasını onadı. Ali Hakan Altınay, Yiğit Ali Ekmekçi ve Ayşe Mücella Yapıcı’ya verilen 18 yıl mahpus cezalarını bozdu.

Silivri’de hepimiz için yatıyorlar

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bugün TMMOB’un 48. Genel Kurulu’nda konuştu. konuşmasına Seyahat Parkı protestoları sırasında öldürülenleri anarak başlayan Özel, “31 Mayıs günü hepimiz için çok manalı, acılarla, umutla dolu ve bir yandan yüreğimizin bir kısmını Silivri’ye hapsetmiş bir sürecin 11’inci yıldönümündeyiz” dedi.

Özel, Seyahat özetle şunları söyledi: “Bugün şayet orada o ağaçlar duruyorsa Tayfun sayesindedir. Mücella Abla sayesindedir. Can Atalay sayesindedir. Mine Özerden sayesindedir. Çiğdem Mater sayesindedir. Osman Kavala sayesindedir. Türkiye’de 15 milyon kişi Seyahat için sokağa çıktıysa, o gün mesleğinin gereği, görevinin gereği, kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütü kendi üyesinin hak ve menfaatiyle kamunun hak ve menfaatini birlikte telife mecburdur. Bunu yaptıysa ve bir kent plancısı Taksim’in ortasındaki tek park yerine kışla istemedi diye içeride tutuluyorsa Tayfun Kahraman hepimiz yerine orada yatıyordur. Türkiye’deki herkesin onları sahiplenmesi gerekir.”