Çanakkale zaferi, uzun yıllar yaşanan büyük askeri hezimetlerin ardından Türklerde taze bir güven ve gurur duygusu yaratmıştı. Osmanlılar, bir …
Çanakkale zaferi, uzun yıllar yaşanan büyük askeri hezimetlerin ardından Türklerde taze bir güven ve gurur duygusu yaratmıştı. Osmanlılar, bir zamanlar Truva atlılarının kaybettiği yerde savaşı kazanmıştı. Osmanlı entelektüel çevrelerinden Celal Nuri İleri’ye göre, Homeros, Türklerin, Çanakkale Boğazı’nda zaferini görmüş olsaydı, Truva’nın efsanevi kahramanlarını bir kenara bırakırdı. İleri, Yeni Mecmua dergisinin Çanakkale Savaşı’na adanmış özel bir baskısında yer alan 1918 tarihli, “Gelibolu’daki Türkler ve Homeros” adlı makalesinde, Homeros’un ağzından Truva savaşçılarına şöyle seslenmekteydi:
Bundan böyle İlyada ve Odysseia hükümsüzdür. Burada, eski Dardanos ülkesinde, böylesine görkemli ve şerefli bir olaya, böylesine büyük bir savaşa ve müthiş bir savunmaya şahit oldum. Ah Truva’nın ünlü savaşçıları! Saldırılarınız ne denli parlak olsa da Allahu Ekber nidalarıyla dünyanın en büyük ordularını şaşkınlık ve utanç içinde kaçmaya zorlayan Türklerin mücadele ve gayretlerinin yanında hayli sönük kalır! Ey tanrılar ve Truva halkı! Bu merasime artık bir son verelim ve yaklaşmakta olan Gelibolu zaferini seyredelim […]
Bu, Gelibolu ile Truva savaşlarının çarpıcı bir karşılaştırması ve Türklerin Truva savaşçılarıyla açık bir özdeşleştirilmesiydi, ancak ikincisi nihai zaferle taçlanmıştı.
Celal Nuri İleri
GÖKTULGA: TRUVA HAYAL, GELİBOLU GERÇEK!
Yazar Fahri Celalettin Göktulga, Eldebir Mustafa adlı eserinde, Homeros’u destanını değiştirmeye davet eder ve “Truva hayal gücü, Gelibolu ise gerçektir” der. Buna karşılık İhtifalci Mehmed Ziya, İlyada’daki çeşitli mitolojik figürleri, Çanakkale Savaşı sırasında kendilerini kanıtlayan ve insanlığın ebedi uygarlık sözlüğünde saygın ve görkemli bir yeri hak eden ‘asil ve güçlü Türkler’ ile birleştirir. Savaş sırasında Çanakkale Boğazı’nı ziyaret eden şair ve yazar İbrahim Alaaddin Gövsa da kısa bir pasajla Truva’ya atıfta bulunur.
Çanakkale Savaşı’nı Truva Savaşı ile karşılaştıran sadece Türkler değildir; İngilizler, bölgeye gönderdikleri savaş gemisine, Truva’ya saldıran birleşik Yunan silahlı kuvvetlerinin komutanı Agamemnon‘un adını vermiştir ve savaş süresince Truva Savaşından esinlenen askeri taktiklere başvurmuşlardır.
“BATI’DAN GELEN DÜŞMAN…”
Alman savaş muhabirlerinin günlükleri ve anıları da Truva ve Çanakkale Boğazı’nda yaşanan kahramanca direnişe dair önemli anekdotlar barındırmaktadır. Örneğin, 1916‘da bölgeyi ziyaret eden Alman gazeteci Paul Schweder, Truva Savaşı’nın efsanevi kahramanlarına atıfta bulunmuştu. Alman gazeteci Ernst Jäckh‘ın, 1915‘te Gelibolu’ya yaptığı ziyaretle ilgili rapor, Truva Savaşı ile Çanakkale savaşının canlı bir karşılaştırmasını içermekteydi. Jäckh, cephede Mustafa Kemal ile vakit geçirmiş ve ‘Aşil ile Patroclus‘un gömülü olduğu tepede İngiliz savaş gemilerini” izlemişti.
Homeros, bizlere tarihin ilk kahramanlarını tanıtmıştı. Anadolu halklarının desteklediği bu yeni Truva savaşçıları da Çanakkale Boğazı’nı Batı’dan gelen düşmanlara karşı savunmuştu. Savaşın, Çanakkale Boğazı’nda ve Batılı ordulara karşı gerçekleşmesi, Türkleri, verdikleri savaşı modern bir Truva Savaşı olarak görmeye yöneltmişti.
Ernst Jäckh
“YENİ BİR İLYADA ANTOLOJİSİ TARİHE GEÇTİ…”
Türkler, Çanakkale Boğazı’nın yeni kahramanlarıydı; İmparatorluğun dört bir yanından birlikler Anadolu’nun savunması için seferber olurken, bu yeni kahramanlar, düşmanı durdurmayı başarmıştı ve bu durum onları, Truva atlılarından daha da kahraman yapmaktaydı. Hem Osmanlıların hem de Müttefik kuvvetlerin büyük insani ve maddi kayıplarına rağmen, Gelibolu zaferi Türklerin güvenini artırdı ve cesaretlerini pekiştirdi.
Bu savaş, daha sonra adını daha da muzaffer bir komutan olarak duyuracak olan Mustafa Kemal‘in önderliğindeki Türk Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcıydı. Çanakkale Zaferi, Türk Kurtuluş Savaşı’nda bir mihenk taşıydı. Osmanlılar, Çanakkale Boğazı’ndaki tüm başarılarına rağmen Birinci Dünya Savaşı’nı kaybetti. İmparatorluk teslim olmaya zorlandı. Osmanlı İmparatorluğu, nihayet 31 Ekim 1918‘de Mondros Mütarekesi‘ni kabul ederek kendi mezarını kazdı. İngiliz gemisi HMS Agamemnon‘da imzalanan Mütareke, Osmanlı İmparatorluğu’nun sonunu işaret etmekteydi. Ancak çökmekte olan bir imparatorluğun mücadelesi ve toplumun uğradığı tüm manevi zararların ortasında, 1918‘de, adeta yeni bir İlyada antolojisi tarihe geçti.
MUSTAFA KEMAL: TRUVA’NIN İNTİKAMINI ALDIK!
Çanakkale, bir ulusun anılarını barındıran tarihi bir mekân olmanın çok ötesinde ülkenin kimliğini tanımlar. Nitekim Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında ve modern Türkiye Cumhuriyeti’nin yükselişinde, Türk milliyetçiliğinin ve kolektif hafızanın gelişmesinde kilit rol oynamıştır.
Çanakkale harekâtı ile Truva yeni bir boyut kazanmış, Türkiye Cumhuriyeti ve onun kurucusu Mustafa Kemal Paşa’nın kahramanlık hikâyesinde seçkin yerini almıştır. Öyle ki, Mustafa Kemal, 1922‘de yaşanan Türk-Yunan Savaşı‘nın son muharebesinde silah arkadaşlarına şöyle seslenmiştir:
“Truva’nın intikamını aldık!”
Kaynak: Günay Uslu, “Homeros, Truva ve Türkler” Amsterdam Üniversitesi Yayınları
HMS Agamemnon Gemisi