Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Rauf Karasu, İnsan Hakları Eylem Planı’nda tahkim uygulamasının yaygınlaştırılacağının …
Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Rauf Karasu, İnsan Hakları Eylem Planı’nda tahkim uygulamasının yaygınlaştırılacağının belirtildiğine işaret ederek, “Yargının iş yükünün azalması için zorunlu Kurumsal Tahkim Merkezlerinin kurulması büyük önem arz edecek.” dedi.
Karasu, yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan İnsan Hakları Eylem Planı’nda, herkesi ilgilendiren yeni düzenlemeler ve yeni hakların yer aldığını söyledi.
Eylem Planı’nda yer alan ama çok fazla gündeme gelmeyen bazı konuların da bulunduğunu, bu yeniliklerin herkesi ilgilendiren, herkesin haklarını genişletecek ve güçlendirecek yenilikler olduğunu ifade eden Karasu, şunları kaydetti:
“İnsan Hakları Eylem Planı’nda, kamu kurum ve kuruluşlarının işlem ve eylemleri nedeniyle zarar gören kişilerin zararını kurum karşıladıktan sonra kurumun bu zarara neden olan kamu görevlisine rücu edeceği (zararın ondan tazmin edileceği) belirtiliyor. Bu konuyu Cumhurbaşkanımız da konuşmasında vurgulamıştı. Yürürlükle olan mevzuatta rücu müessesesi olmakla birlikte bu, uygulamada pek işletilmemekte ve zarar görene ödenen tazminat kusurlu kamu görevlisine rücu edilmemektedir. Bu nedenle bazı kamu görevlileri, hukuka uygun hareket etme konusunda özenli davranmamaktadır. Bu konunun İnsan Hakları Eylem Planı’nda yer almasının uygun olacağı görüşümüzü Hacettepe Hukuk Fakültesi olarak Adalet Bakanlığına ve Cumhurbaşkanlığına iletilmek üzere YÖK’e bildirmiştik. Bu görüşümüzün Eylem Planı’nda yer alması çok yerinde olmuştur. Görüşümüzde her kamu kurumunda bir Rücu Komisyonu kurulması zorunluluğunun getirilmesini önerdik.
Kurum aleyhine sonuçlanan her davanın bu komisyonda rücu yönünden incelenmesinin gerektiğine işaret eden Karasu, şöyle devam etti:
“Komisyonun ilgili kamu görevlisini kusurlu bulması halinde kurumun bu kamu görevlisine bir ay içinde rücu davası açma zorunluluğu getirilmelidir. Örneğin bir kadroya atanması gereken bir kişinin atanmaması nedeniyle ilgili kişi dava açıp davayı kazandığında bu kişi ilgili kadroya atanacaktır. Ancak bu kişi bu işlemden doğan maddi zararını tazmin etmek için kuruma başvurduğunda, kurum bu zararı ödemek zorunda kaldığında, ödediği bu tazminatı kusurlu kamu görevlisinden tahsil edecektir. Bu düzenleme hayata geçtiğinde hak ihlallerinin önemli ölçüde azalacağını düşünüyorum. Zira bu düzenleme ile kamu görevlileri bir işlem ve eylem yapmadan önce daha fazla özen gösterecektir.”
“GİT DAVANI AÇ KAZAN ÖYLE GEL, ŞEKLİNDE ÖZETLENEN TAVRA SON VERİLECEK”
Prof. Dr. Rauf Karasu, şu ifadeleri kullandı:
“Kamu idarelerinin taraf olduğu aynı nitelikteki uyuşmazlıklarda ‘pilot dava’ usulü getirilerek ve bu davada verilecek kararın aynı konudaki diğer tüm uyuşmazlıklar bakımından bağlayıcı olması temin edilerek hem hak ihlalleri önlenecek hem de gereksiz zaman kaybı ve kaynak israflarının önüne geçilecektir. İdarenin, haklı olduğu belli olan vatandaşa ‘git davanı aç kazan öyle gel’ şeklinde özetlenen tavrına son verilecek. Bundan sonra idari kurumlar bir işlem ve eylem yapmadan önce sadece mevzuata bakmayacak, aynı zamanda ilgili konuda verilmiş yargı kararlarını da incelemek zorunda kalacak. Kamu kurumları benzer bir olayda yargının daha önceden vatandaş lehine verdiği bir kararı emsal alarak benzer durumda olan kişilere dava açılmasına gerek olmadan hakları verilecektir.”
“UYUŞMAZLIKLAR UZMAN HAKEMLER TARAFINDAN ÇÖZÜLECEK”
Türkiye’de insan hakları anlamında yaşanan en önemli sorunlardan birinin, davaların çok uzun sürmesi olduğuna işaret eden Karasu, “İnsan Hakları Eylem Planı’nda tahkim uygulamasının yaygınlaştırılacağı belirtilmiştir. Bu düzenlemenin de Eylem Planı’nda yer almasını çok önemli görüyorum.” ifadelerini kullandı.
Mahkemelerin çözmekle yükümlü oldukları dava sayısının çok fazla olması ve dava konusu uyuşmazlıkların özel uzmanlık gerektirmesi nedeniyle bilirkişilerin görevlendirilme zorunluluğunun, yargılama sürecini çok uzattığına işaret eden Karasu, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bu durum vatandaşların dava açmaları halinde haklarını çok geç elde etmesine neden olmaktadır. Uzun süren yargılama nedeniyle hak sahiplerinin haklarına çok geç kavuşması, onların dava açma azmini de kırmakta ve hak sahipleri dava açmaktan vazgeçmektedir. Bu kapsamda son yıllarda alternatif bir uyuşmazlık çözüm yolu olan arabuluculuk ile yargının iş yükü belli ölçüde azalmış ise de bu yeterli değildir. Yargının iş yükünün azalması için zorunlu Kurumsal Tahkim Merkezlerinin kurulması büyük önem arz edecek.”
Sigorta Tahkim Komisyonunun, sigorta uyuşmazlıklarında yargı yükünü büyük ölçüde azalttığını, vatandaşların sigorta şirketlerinden olan alacağına daha az maliyetle ve daha kısa sürede kavuşmasını sağladığını belirten Karasu, şunları kaydetti:
“Sigorta Tahkim Komisyonu yılda yaklaşık 100 bin uyuşmazlığı karara bağlamaktadır. Sigorta Tahkim Komisyonuna benzer yeni Kurumsal Tahkim Merkezleri kurulmalıdır. Örneğin bankacılık sektöründe bankalar ile tüketiciler arasında çıkan uyuşmazlıklar yeni kurulacak Bankacılık Tahkim Komisyonu yoluyla çözülebilir. Ayrıca işçiler ile işverenler arasında çıkan uyuşmazlıklar yeni kurulacak İş ve Sosyal Güvenlik Tahkim Komisyonu ile çözülebilir. Yine halen uygulanan ancak işlevini yerine getirmeyen Tüketici Hakem Heyetleri kaldırılarak yerine Tüketici Tahkim Komisyonu kurulabilir. Böylece belli bir miktara kadar olan tüketici uyuşmazlıkları adliye mahkemelerine başvurulmadan kısa sürede uzman hakemler tarafından çözülecektir.”