Türkiye’de asgari ücrete yapılacak zam tartışılırken, patronlar maaşların yüksek olması nedeniyle üretimi Mısır’a kaydırmaya devam ediyor. Tekstil sektörü maaşların fiyatları artırdığından şikayet ederken, neden başka ülkede üretim yaptıklarını …
Türkiye’de asgari ücrete yapılacak zam tartışılırken, patronlar maaşların yüksek olması nedeniyle üretimi Mısır’a kaydırmaya devam ediyor. Tekstil sektörü maaşların fiyatları artırdığından şikayet ederken, neden başka ülkede üretim yaptıklarını anlatıyor.
Son yıllarda Türkiye’den farklı sebeplerle çıkan yabancı yatırımcıda sonra Türkiye’de 2021’de ihracatçının ihya edilmesi amacıyla girilen ekonomik yolda herkes perişan olunca, üreticiler Mısır’a gitmeyi çözüm olarak gördü.
Evdeki hesap da çarşıya uymamıştı. İhracat artarken, ithalat fırlamıştı. Cari açık azalmamış, enflasyon da düşmemişti.
Verilere de yansıyan çıkış dikkat çekti. Türkiye, birçok yatırım alanında, yatırımcı çekmek yerine öne çıkan birçok sektöründe doğrudan yatırım tutarında çıkış olduğu görüldü.
Ekonomi kanalı BloombergHT’de Gözde Kuyumcu’nun TOBB Türkiye Hazır Giyim ve Konfeksiyon Sanayii Meclis Başkanı Şeref Fayat ile yaptığı yayında konuya dikkat çeken açıklamalar görüldü.
TOBB Türkiye Hazır Giyim ve Konfeksiyon Sanayii Meclis Başkanı Şeref Fayat yayında önemli açıklamalar yaparken, emek yoğun bir sektör olduklarını belirterek, rekabet edilen ülkelerle asgari ücret farkının çok yüksek olduğundan yakındı.
Sorun, aslında yıllardır ekonomistlerin bahsettiği “katma değerli üretim” olurken, emek yoğun kalmayı tercih eden Türkiye’nin önemli bir sektörü olan tekstilde maliyetlerin ise emekten ziyade markalaşma, yatırım ve ekonomi hamleleri olmasıydı.
İşverene maliyeti 600 dolar bir çalışanın da yurt içindeki maliyetleri düşünülünce geçinemediği ortadaydı. Belli ki “rekabetçi kur” içeride de alım gücüyle rekabet edemiyordu. Asgari ücret zammının tartışıldığı bu tabloda ne çalışan ne de işveren mutlu olabiliyordu.
Sosyal medyada da haklı olarak “emek yoğun” bir serzeniş görülüyordu.
Rekabet edilen seviyenin 150 dolarlık Mısır, Çin, Vietnam, Bangladeş gibi üretim merkezleri olmasıyla,
Türk tekstilinin olması gereken seviyeye karşın,
Yurt içinde de alım gücünün düşüklüğü düşünülünce ana sorunun maaşlar ya da asgari ücret olmadığı açıktı.
Döviz kurlarını ‘kurcalamak’ yerine,
Enflasyon ve üretimdeki kaliteyle mücadele edilmesi daha “verimli” ve “katma değerli” görünüyordu.
İşveren ve işçinin birlikte mücadele etmesi gereken seviye, Türkiye’nin tekstildeki gücünün İtalya ve Fransa gibi markaları yakalamak olması gerekiyordu.
Siz ne dersiniz?
Yorumlara bekliyoruz.