ABD’nin NATO’nun genişlemesi üzerinden Rusya Federasyonu ile yaşadığı kriz, Minsk Anlaşmalarını sekiz yıldır uygulanmayan Kiev yönetiminin de …
ABD’nin NATO’nun genişlemesi üzerinden Rusya Federasyonu ile yaşadığı kriz, Minsk Anlaşmalarını sekiz yıldır uygulanmayan Kiev yönetiminin de fakto konrolünün bulunmadığı Donetsk ve Lugansk cumhuriyelerinin Moskova tarafından tanınmasının yolunu açtı. Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin, iki Donetsk Halk Cumhuriyeti (DNR) ve Lugansk Halk Cumhuriyeti’nin (LNR) bağımsızlığını tanıma kararını imzaladı. Donetsk ve Lugansk liderlerinin imza koyduğu işbirliği ve karşılıklı yardım anlaşması, Minsk Anlaşmaları uyarınca ateşkese uymayan Ukrayna ordusuna karşı bu cumhuriyetlerin Rusya Federasyonu’ndan yardım istemesinin de yolunu açtı. Rusya’nın bu adımı ABD’nin başını çektiği Batılı ülkelerin sert tepkisine yol açarken, yaptırımlar için düğmeye basıldı.
Rusya’nın Donetsk ve Lugansk’ta 8 yıl önce tek taraflı bağımsızlık ilan etmiş cumhuriyetleri tanıma kararını ve yankılarını gazeteci Vasfi Sel ile konuştuk.
‘Tarihi bir sürecin bugünkü gelişmelerini yaşıyoruz’
Vasfi Sel’e göre, uzun yıllara uzanan tarihi bir sürecin son gelişmeleri yaşanıyor. SSCB döneminin ardından Moskova’nın Donbass’taki yerel yöneticilerin Ukrayna siyasetinde söz sahibi olmasını istediğini, ancak Ukrayna’nın bunu kabul etmek istemediğini söyleyen Sel, meselenin imparatorluk dönemine uzanan tarihine atıfta bulundu:
‘Ukrayna’daki neo-Nazi’lere batıdan ciddi destek ve fonlanmanın gelmesi oldukça manidar’
Sovyetlerin birleştirici bir tarih tezi olduğunu ancak İkinci Dünya Savaşı’nda Bandera öncülüğünde Nazi Almanyası’yla işbirliği ve Sovyetlere karşı etnik Ukrayna milliyetçiliğinin ortaya çıkmasının işleri değiştirdiğini söyleyen Sel, modern ulus devlet kuruluşundaki sancılara işaret etti Sel, 2014’te Poroşenko döneminde Sağ Sektör gibi neonazi yapıların devlet yönetimi içinde ciddi yer edindiklerini vurgularken, ciddi fonlar sağlanmasının meseleyi fitili ateşleyen bombaya çevirdiğinin altını çizdi:
“Sovyetler’in tarih tezi birleştirici bir tezdi. Sovyetler zamanındaki tarihçiler Kiev knezliği içinde yaşayan halka eski Slav halkı dedi ve konuyu kapattılar. Bu yaklaşımın temel sebebi de imparatorluk dönemindeki Rus şovenizmine karşı halkların kardeşliği fikriydi. Bu fikrin üzerinde daha sonrasında İkinci Dünya Savaşı’nda Ukrayna’daki Bandera öncülüğünde Nazi Almanyası ile işbirliği ve Sovyetler’e karşı etnik Ukrayna milliyetçiliği ilkeleri ortaya çıktı. Banderistler dediğimiz Ukrayna’daki mevcut neo-Nazi gruplarının çıkışı da İkinci Dünya Savaşı’na denk geliyor aslında. Ukrayna’nın bir önceki cumhurbaşkanı Poroşenko döneminde sağ sektör ve neo-Naziler devlet yönetimi içerisinde ciddi yerler edindiler. neo-Naziler arasındaki paramiliter gruplar Ukrayna ordusunun içerisinde düzenli orduya entegre edildi ve eğitim gördüler, eğitim de verdiler. Poroşenko döneminde bu fitil yakıldı ve şu an Ukrayna’nın elinde fitili yakılmış bir bomba duruyor. Bunun ne zaman patlayacağını kestiremiyoruz. Bütün kıta Avrupa ve batıda bu kadar çok Nazi karşıtı yasalarla yasaklanmışken, Ukrayna’daki neo-Nazi’lere Batı’dan ciddi destek ve fonlanmanın gelmesi de oldukça manidar.”
‘Tanınma diplomasi yollarının kapanması anlamına gelmiyor’
Ukrayna’nın Minsk ve Normandiya süreçlerinde karşısında muhatap olarak Rusya’yı görmek istediğini söyleyen Sel, ancak Kiev’in ne Normandiya’nın ne de Minsk’in koşullarını yerine getirdiğini vurguladı. Sel’e göre, Donetsk ve Lugansk halk cumhuriyetlerinin Rusya tarafından tanınması diplomasi yollarının kapanması anlamına gelmiyor:
‘Ukrayna sadece silah desteği alabilir, ülke ABD tarafından Rusya’yı yıpratmak için kullanıldı’
Ukrayna’nın sadece silah desteği alabileceğini belirten Sel, ülkenin ABD tarafından Rusya’yı yıpratmak için kullanıldığı görüşünde:
“Ukrayna’nın alabileceği destek sadece silah desteği olabilir. Şu an bölge aşırı derecede militarize edilmiş durumda, çok fazla silah var. bu çatışma ortamının bir an önce durması lazım. Eğer Donbass’ta durmazsa bundan sonraki süreç Transdinyester’e geçecek. Onlara geçmesi demek de bölge ülkelerinin işin içine girmesi demek olacak. Ama çok da iyi bir senaryo değil. İyi düşünmek ve tartmak lazım. Ukrayna ve Washington tarafından Rusya’yı yıpratmak için kullanıldı. Onun dışında dünya sahnesinde Ukrayna’nın bir yeri yok. Ukrayna da bile bile kaybedeceği bir savaşa itiliyor. Reel politik ekseninde düşünürsek Rusya ile Ukrayna arasındaki sorunların uluslararası alanda tesis edilen bugüne kadarki hiçbir şey işe yaramadı. Sadece Minsk’i konuşuyoruz. Ama 94 yılında Budapeşte Güvenlik Mutabakatı ya da Normandiya formatı var. üçü de hiçbir işe yaramadı. Dolayısıyla her devletin ulusal çıkarlarını doğrudan ilgilendiren uluslararası gelişmelere reaksiyon verme hakkı var. Moskova da şu an bunu yapıyor. Çoğu insan eleştiriyor ama tek kutuplu dünya iyi bir şey değil, bu cepheden bakmamız gerekiyor.”
‘Türkiye için sıkıntılara yol açar’
Karadeniz’in bir ‘barış denizi’ halinde devam etmesi gerektiğini belirten Sel’e göre, tansiyonun yükselmesi bölge güvenliğini tehlikeye atar. Türkiye’nin Rusya ile tahılda, doğalgaz e turizme ilişkilerine dikkat çeken Sel, bu denklemde ‘iyi niyetli arabuluculuk’ niyetlerinin devamına dikkat çekti:
‘2014’te şanslıydık, Ukrayna iç savaşından kurtulduk ama Donbass’ın bu şansı olmamıştı’
Kırım’ta Ruslar, Tatarlar ve Ukraynalıların birlikte yaşadıklarını belirten Sel, 2014’de şanslı olduklarını ve Ukrayna iç savaşından kurtulduklarını belirirken Donbass’ın böyle bir şansı olmadığını anımsattı. Sel’e göre Donbass’ın bugün bu şansı yakalayıp yakalamayacağı görülecek:
“Kırım’daki sadece Rus etnik halkı değil, Ukraynalı etnik halkı ve Tatar etnik halkı da var. Kırım yarımadasındaki üç temel etnik halkın da fikirleri şu yöndeydi. 2014’te şanslıydık, bir şekilde Ukrayna içindeki iç savaştan kurtulduk ve kendimizi daha stabil düzenin içinde yer alabilecek şekilde konuşlandırdık. Ama Donbass’ın bu şansı olamamıştı. Donbass bugün bu şansı yakalayabildi mi, göreceğiz. Çünkü şu an bağlanma isteği, bir referandum talebi yok. Büyük ihtimalle de böyle bir senaryo olmayacağını düşünüyorum. Bugün böyle düşünüyor olmamız yarın bunun tam tersinin yaşanmayacağı anlamına gelmez. 1856 Kırım Savaşı’nda yaptığımız hatalar tekrarlanırsa Türkiye zararlı çıkacaktır. Savaşın sonucunda Osmanlı teknik olarak kazanmıştı ama realitede kaybetmişti. İtalya’daki şehir devletleri birleştirip büyük İtalya’yı oluşturmuştu. Sivastopol’de Ruslar adeta bir Çanakkale yarattılar kendilerine. Milletleşme devletleşme süreci başladı. Osmanlı da İngilizlere borçlu çıktı ve parçalandı. Dolayısıyla daha dikkatli olmamız gerekiyor.”