YOL ALMAK…

Moncler ve Rick Owens konformist; pratik ve şık bir bir imza atmak için güçlerini birleştirmiş. Rick Owens ve eşi Michèle Lamy bu işbirliğinden doğan koleksiyonu ilham verici bir otobüs seyahati ile anlatıyor. Her ayrıntısından yaratıcılık fışkıran çalışma bir seyahat kapsülünden oluşuyor. Modülleri henüz yakından inceleme fırsatımız olmadı ancak başrolde dev battaniyeler var. Öyküsü de çok enteresan. Bu yıl içerisinde satışa çıkması beklenen koleksiyonu anlatması için sözü Owens’a bırakıyoruz.

Mont iki marka için de değerli. Pekala bu işbirliğinde kullanılan malzeme ve tasarım manasında ne üzere farklılıklar göreceğiz?

Aslında rastgele bir fark yaratmaya çalışmadım bile diyebilirim. Estetik anlayışım Moncler tekniği ile birleşince bu bana aslında kâfi geldi ve bir seyahat kapsülü ortaya çıktı.

MONCLER + RICK OWENS koleksiyonundaki favori modülünüz hangisi?

Muhakkak dev uzunluk parka en sevdiğim modül. Üstelik bu parka hem yastığa hem de çantaya dönüşebiliyor!

Bu otobüs seyahatine çıkmanıza sebep olan nedir?

Aslında seyahat etmeyi çok seven biri değilim o yüzden bu koleksiyonu seyahat üzerine kurmamın çok da manalı görünmediğini biliyorum fakat manalı olması gerektiğini kim söyledi ki! Hayatı kendi tabirleriyle yaşamayı seven biriyim.

Bir kapsül koleksiyonu otobüs seyahati ile tanıtmak mı? Seyahat etmeyi çok özlediğimiz bir devirde bu hayal gücümüzü coşturdu. Üstte ve sağda, Los Angeles-Nebraska sınırında Rick Owens ve eşi.

“Bus Tour” konsepti projeyi daha da eşsiz kıldı. Koleksiyonu bu türlü tanıtma fikri nereden çıktı?

Öncelikle Moncler, günümüzün çağdaş estetik kültüründe başı çeken mükemmel bir örnek. Yaratıcı işbirlikleri yaparak da çıtalarını oldukça yükselttiler ve ben de bu markayla çalışmayı bir fırsat olarak gördüm. Bence Moncler yalıtım, müdafaa ve zamanlama kavramlarını çok gerçek kullanan bir marka ve bunlar da bana esasen ilham veren sözler. Bir cins otobüsü ile seyahat etmek de esasen planladığım bir şeydi ve bu işbirliği de benim mazeretim oldu. Bu seyahati de performans sanatkarı Joseph Beuys’in 70’lerde Almanya’dan New York’taki galerisine yaptığı efsane seyahatten esinlenerek yaptık. Joseph; keçe bir yorgana sarılı bir biçimde ambulansla havalimanından galeriye ulaştırılmıştı. Yani Amerika’ya hiç ayak basmadan orada bulundu. Dönüşte de yeniden galeriden havalimanına ambulansla gitti. Bu performansı bana ilham verdi. Biz de hayli özel bir sanat anı yaşadık. Otobüse toz grisi, keçe ve naylon kaplama hakimdi; tıpkı Fransa ve İtalya’daki evlerimin dekoru üzere, çokça gri var. Bu konsept aslında daima aklımda olan bir şeydi; bir nevi kendim ve eşim için özel bir gardırop hazırladım. Pek bencilce, içten içe bunun nostaljik ve romantik bir tecrübe olmasını istedim.

Sizi Los Angeles’tan sanatçı Michael Heizer’in Nevada’daki çiftliğine yaptığınız bu otobüs seyahatinde en zorlayan neydi?

Makul bir süratte yol alan bir otobüste tuvaleti kullanmak.

Daha evvel Adidas, Champion ve Veja markalarıyla işbirliği yapmış biri olarak, bu işbirliklerinde sizin için asıl değerli olan nedir?

Mutlaka estetik ahenk benim için çok değerli. Birebir vakitte etik bir ahenk da kaide. İki markanın işbirliğinde birbirini geliştirebilecek bir ahenk olmalı.

Markanız için sanat ve personellik en değerli şeyler ortasında yer alıyor. Dikkatinizi çeken/ takip ettiğiniz sanatçılar/ ustalar var mı?

Ben her vakit kendimi bir sanatkarla irtibatta olmalıymışım üzere hissediyorum. Odaklanmış, adanmış ve dengeli olmak benim için çok kıymetli. Mesela Brancusi ve Heizer’i daima takip ettiğim sanatkarlara örnek olarak verebilirim.

Şu sıralar toplumsal mecraları sık kullandığınızı görüyoruz, Instagram live’ler vs. Covid-19’un yarattığı kriz sizde ne üzere değişikliklere sebep oldu?

Bence bu karantina bize birbirimizle ilgilenmemiz ve birbirimizi dinlememiz gerektiğini hatırlattı. Ve toplumsal medya da çok kıymetli ve görünür bir platform. Ben de bu devirde olumlu gücümü ulaştırabildiğim her koldan insanlara ulaştırmam gerektiğini hissettim ve o denli de yaptım.